
Patlamanın gerçekleştiği Şehit Recai limanı, ambargolarla kuşatılan İran’ın hayat damarlarından biri.
Son Güncelleme: 30 Nisan 2025 Çarşamba - 14:19 | GDH Haber
Şehit Recai Limanı'nda patlama - AA
27 Nisan Cumartesi günü, İran’ın Bender Abbas kenti yakınındaki Şehid Recai konteyner limanında gerçek sebebini asla öğrenemeyeceğimiz bir patlama meydana geldi. “Gerçek sebebini asla öğrenemeyeceğimiz” diyorum çünkü İran’daki rejim zafiyetlerini itiraf etmemek uğruna bu olayın üstünün bir an önce kapanmasını tercih edecektir.
Nitekim 29 Nisan’dan itibaren İran’da konuya dair konuşma yetkisi olan isimler güvenlik prosedürlerine özen göstermeyen liman görevlilerini suçlamaya başladılar. Ancak ortada, yangının ilk anlarında ortaya çıkan turuncu dumanın neyden kaynaklandığına ve o turuncu dumanın görünmesinin ardından şiddetli basınç etkisine yol açan patlamaya neyin yol açtığına dair ortada bir açıklama yok.
36 saatte güçlükle söndürülen yangında, yanan “şeyin” ne olduğunun izahını da haliyle İranlı yetkililerden beklemek Ağustos ayında kar yağmasını beklemek gibi olacaktır. Ancak patlamanın meydana gelen yerin Hürmüz Boğazı’nın yanı başındaki Şehid Recai limanı olması soru ve senaryoları beraberinde getiriyor. Bunlara komplo teorisi yakıştırması yapmak da haksızlık olacaktır.
Şehid Recai limanı İran’ın konteyner ticaretinin yüzde 80’inin gerçekleştiği bir “ticaret merkezi”. Tek seferde 12 bin konteyner taşıyabilen kargo gemileri buraya yanaşarak yükleme ve boşaltma yapabiliyor. Liman tam kapasite çalışır hale geldiğinde 8 milyon konteyner depolama kapasitesine ulaşacak.
Küresel tedarik zincirinin Covid-19 salgını nedeniyle büyük zarar gördüğü 2021 yılında tüm dünyadaki konteyner sayısı 180 milyondu ve bir konteynerin fiyatı 8 bin dolara yükselmişti. Türkiye limanlarından geçen konteyner sayısının 2023 yılı sonunda 1 milyon 98 bin olduğunu da dikkate alacak olursak, Şehid Recai limanının önemini daha iyi anlayabiliriz. 1981 yılında yalnızca 28 gün Cumhurbaşkanlığı yapan ve bombalı suikastta hayatını kaybeden Muhammed Ali Recai’nin ismini taşıyan liman, ambargolarla kuşatılan İran’ın hayat damarlarından biri.
29 Nisan Salı günü itibarıyla limandaki patlamada hayatını kaybedenlerin sayısı 70’e ulaştı. Hastanelerde tedavisi süren yaralıların sayısı ise 100’den fazla. Patlamanın hemen ardından yaralı sayısı binin üzerindeydi. Açık kaynaklardan şu ana kadar elde edilen veriler, hayatını kaybeden insanların İsrail-ABD-İran ve Yemen’in batısında kontrolü elinde tutan Husiler arasındaki ilan edilmemiş savaşın kurbanları olduklarına dair yeterli izlenimi uyandırıyor.
Hint Okyanusu’nun batısı, Kızıldeniz ve İran Körfezi’ni de içerisine alacak şekilde 2019’dan bu yana bahsi geçen devlet ve devlet dışı aktörler arasında savaş alanına dönüşmüş durumda. İran ve Husiler geride kalan 6 yılda bu bölgede seyreden İsrail bağlantılı gemilere el koydular ya da konteyner gemilerine insansız hava araçları ile saldırılar düzenlediler. İsrail ise İran’a ait yükleri taşıyan konteyner gemilerine sabotajlar düzenledi. Konteynerlerin içerisine yerleştirilen bombalar patlatıldı, gemilerde yangınlar çıkarıldı.
Husiler ise Bab el Mendeb Boğazı’nı geçerek Süveyş Kanalı’na ulaşmak isteyen gemilerin büyük kısmını Afrika kıtasının güneyini dolaşmak zorunda bıraktı. İsrail’in Eilat limanını da füze ve dron saldırıları ile kullanılmaz hale getirdiler.
Şehid Recai limanındaki patlama, ABD ile İran arasındaki nükleer program müzakerelerinin en hassas günlerinde meydana geldi. İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD ile İran arasında anlaşma sağlanacağına dair belirtilerin artması üzerine, hiçbir şekilde İran’ın uranyum zenginleştirmesine izin vermeyeceklerini bu program tamamen ortadan kalkıncaya kadar tatmin olmayacaklarını duyurmuştu. Limandaki patlamanın bir İsrail komplosu olma ihtimali, bir an önce sonuca ulaşmak isteyen ABD Başkanı Trump için de İran’ı anlaşmaya razı edecek yönde süreci hızlandırması bakımından kabul edilebilir bir gelişmedir.
Nitekim 2024 yılından itibaren İran’a yönelik bir hava saldırısı düzenlemeleri halinde ABD-İsrail ikilisi, öncelikli hedeflerinin nükleer tesisler değil, İran’ın limanları ve petrol terminalleri olacağını duyurmuşlardı. Hasmın ticari faaliyetlerini hedefleyerek can yakmak, konvansiyonel çatışmalardan daha az maliyetli ve etkili kabul ediliyor. ABD benzer bir operasyonu 1988 yılının Nisan ayında “Operation Praying Mantis” adıyla İran Körfezi’nde icra etmişti. USS Samuel B. Roberts firkateyninin bir İran mayınına hedef olması üzerine ABD misilleme olarak 2 İran petrol platformunu imha etmişti. Bu saldırıya engel olmak isteyen 1 İran firkateyni ile 1 hücumbot ve silah yüklü 3 sürat motoru da batırılmıştı.
ABD’nin bugünkü şartlarda İran ile bu çapta bir angajmana girmesi en azından “şimdilik” mümkün değil. Ancak Şehid Recai limanındaki patlama Tahran yönetimine gereken mesajı ulaştırmakta yeterli olacaktır. Peki nedir o mesajın içeriği?
CNN International ve New York Times’ın haberlerindeki satır aralarına bakacak olursak, İran limanındaki patlamadan hemen önceki yangın sırasında ortaya çıkan turuncu dumanın kaynağı “sodyum perklorat”. Bu madde balistik füzelerin yakıtlarının üretiminde kullanılıyor. Yine ABD medya mecralarının iddiasına göre 1000 ton soydum perklorat Ocak ayında İran bandıralı Golbon konteyner gemisi ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin Taicang limanından yola çıktı ve Şubat ayında Şehid Recai limanına ulaştı. Bu miktarda sodyum perklorat ile 500’e yakın füzeye yakıt temin edilebileceği belirtiliyor. Yine de uzmanlara göre, ilk yangının başlaması için dışardan bir faktörün devreye girmesi şart. Yani en az 2 aydır konteyner alanında tutulduğu anlaşılan bu maddenin kendi kendisine yanmaya başlaması pek mümkün değil.
İran Körfezi’nden yükselen dumanlar, ABD ile İran arasında, Tahran yönetiminin nükleer programına dair bir anlaşma sağlansa bile kolay kolay bitmeyecek gibi görünüyor.
Devamını Oku
10 Aralık 2025 Çarşamba - 15:58
Devamını Oku
03 Aralık 2025 Çarşamba - 16:26
Devamını Oku
27 Kasım 2025 Perşembe - 17:45