
Cumhuriyet döneminde üniversitenin misyonunu ve zihniyetini ortaya koyan tarih, 1933 üniversite reformu olarak adlandırılan üniversite özerkliğine son veren tasfiye hareketidir.
Son Güncelleme: 15 Ekim 2025 Çarşamba - 10:40 | GDH Haber
Cumhuriyet döneminde üniversitenin misyonunu ve zihniyetini ortaya koyan tarih, 1933 üniversite reformu olarak adlandırılan üniversite özerkliğine son veren tasfiye hareketidir. 1933 reformunda kendi günahı da bulunan Prof. Dr. Fuat Köprülü reformu şöyle anlatıyor:
"İstanbul Üniversitesinin Kuruluşu Gülünç Bir Hadisedir."
"İstanbul Üniversitesi'nin kuruluş tarzı, dünya maarif tarihinde eşine tesadüf edilmesi imkânsız, garip ve gülünç bir hadisedir. O zamanki hükümetin, bu büyük işi başarmak için bitaraf bir ecnebi müşavire müracaat etmesi, prensip bakımından çok doğru idi; lâkin bunu yapacak müşavirin, bu gibi üniversiteler kurup idare etmekle tanınmış bir âlim olması lâzımdı. Lâkin, bilmem neden, bunu yapmayarak, bir ilim adamından ziyade bir siyaset adamı olan bir İsviçreli'yi çağırdı."
Köprülü işi bir şahıs sorununa indirgeyerek yanlış yapıyor, çünkü bu kişinin tercih edilmesi sebepsiz değil ve kim tercih edilirse edilsin neler yapacağını Sadri Etem "Darülfünun ve Türk İnkılâbı" adlı makalesinde anlatıyor. Burada üniversiteye faşist, komünist, yobaz gibi inkılapçı üniform bir tip yetiştirme misyonu veriliyor:
"Üniversite Bir Faşist Gibi, Komünist Gibi, Yobaz Gibi Olmalı..."
Darülfünun inkılâp karşısında vazifesini yapmış mıdır?
Bir hayli zaman vardı ki bunun için sözler söyleniyor. Kimi yapmıştır kimiyapmamıştır. Kimi de evvelâ, darülfünunumuzun inkılâp vazifesinin ne olduğunu öğrenelim diyor.
Bu itiraf münevverler hesabına en çok dikkat edilecek, üzerinde düşünülecek yegâne meseledir. On bir senedir üst üste yapılan hamleler üst üste yığılan eserler karşısında darülfünunun inkılâp vazifesi nedir sözünü tek bir haleti ruhiye ile ifade etmek mümkündür.
Bu, hayatı görmeyen, hayatı ancak Sorbon'dan, Berlin'den gelen kitabın metni sanan insanın kapalı ruhunu, zekâsını ve inkılâba bağladığı şuurun derecesini gösterir.
Eğer yüz softayı, yüz faşisti, yüz komünisti, ayrı ayrı bir kenara çekseniz ve hepsine nasıl bir hayat istiyorsunuz, deseniz size verilecek cevaplar üç gruba ayrılacaktır.
Biribirini şahsen tanımayan yüz softa aşağı yukarı aynı şeyleri söyleyecek, yalnız kuracağı hükûmetteki şekli değil, yatıp kalkarken su içerken ve aptest ederken nasıl hareket edeceğini de anlatacaktır.
Faşist de, komünist de öyle... Hele bunlardan bir mütefekkire rasgelirseniz size derhal bir kıymetler mecellesi çıkaracaktır."
Görüldüğü gibi bu dönemin faşist ve komünist totaliter zihniyeti, Cumhuriyet Türkiye’sine ve bu arada yeniden teşekkül eden üniversiteye de etki etmiştir. Reformdan önce Üniversite hükümet karşısında özerk ve siyasi olaylar karşısında tarafsız kalabilecek kadar kurumsal kimliğe ve üniversite ruha sahiptir.
"Tarafsız Üniversite Gericidir"
Bu yüzden de inkılapçılık adına otoriter bir rejim peşinde olanların temel hedeflerinden bir de Darülfünun olacaktır. Dönemin jakoben anlayışını temsil eden Kadro dergisi yazarlarından İsmail Hüsrev Darülfünuna şöyle saldırıyor:
"İnkılabın dışında ve inkılaba bitaraf kalan cemiyet müesseseleri ve fertler, ancak menfi müessese ve menfi fertlerdir. İnkılapta bitaraflık tasavvur edilemez. Her münevver, cephelerden birinde yer almaya mecburdur. Bitaraf unsur, bitaraf müessese bilerek ve bilmeyerek reaksiyonu (irticayı) desteklemiş olur. Hele bu müessese darülfünun olursa..."
"Darülfünun Liberaldir, Liberal de Gerici!"
Darülfünun sadece tarafsızlığıyla değil liberal özgürlük anlayışı ve liberal demokrasi tercihi yüzünden de gericilikle suçlanacaktır. Yine Kadro dergisinden ve daha sonra Basın Yayın Genel Müdürlüğü gibi önemli bir göreve getirilecek olan Burhan Asaf Darülfünun liberalizmine şöyle hücum ediyor:
"Darülfünun Avrupa'nın 19.asır ilim telakkisine göre liberal bir zihniyetin mahsulü olarak kurulmuştur. Buna göre ilim, ilim için yapılır, ilimden başka bir maksat tecviz edilemez. İlme dışarıdan bir müdahale yapılamaz. İlim ocağı müstakildir. Fakat liberal görüş hayattaki kredisini kaybetmiştir.
Artık Darülfünunların ilmi mütalaalarını liberalizme istinat ettirmeleri, sadece bir irticadır "
Darüfünun’dan Üniversiteye…
İstanbul Darülfünunu Cumhuriyetin ilk yıllarındaki olaylar karşısında hürriyetçi ve demokratik bir tavır almış, otoriterleşme ve muhalefeti ezme teşebbüslerine karşı olmuştur.
İstiklal Mahkemeleri marifetiyle muhalefeti tasfiye etmeye yönelen CHP, bu baskı araçlarını İstanbul basını hizaya getirmek üzere de kullanmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılması üzerine yaşanan protesto olayları üzerine, hükümet daha 1925 yılında Darülfünunun özerkliğine son verecek bir kanun tasarısını TBMM'ye sevketmiş, ancak tasarı kanunlaşmadan kalmıştır.
Darülfünun 1930'daki Serbest Cumhuriyet Fırkası tecrübesinde de CHP'ni desteklememiş, aksine liberal demokratik fikirlere yakınlığını gösterecek bir tutum sergilemiştir. SCF'nın kapatılmasından hemen sonra yaşanan devletçilik- liberalizm tartışmasında da Darülfünun hocaları otoriter devletçi Kadro dergisi ve CHP devletçiliği karşısında liberal tezleri savunan Ahmet Ağaoğlu'nun tezlerini desteklemişlerdir.
Bu dönem CHP'nin "parti-devlet" şeklinde yeniden yapılandığı bir dönem olduğundan, 1933 yılında diğer bir çok kurum gibi Darülfünunun da özerkliğine son verilecektir.
Maarif Vekili Reşit Galip'in deyişiyle "İstanbul Darülfünunu Türkiye'de münevverliğin beklediği salaha, inkişafa ve terakkiye erişemedi" iddiasıyla kaldırılmış, Maarif Vekaleti tarafından yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Darülfünundan Üniversiteye geçilirken 240 hocadan 157’sinin, yani üçte ikisinin işine son verilmiştir.
Devamını Oku
06 Aralık 2025 Cumartesi - 07:00
Devamını Oku
30 Kasım 2025 Pazar - 12:00
Devamını Oku
29 Kasım 2025 Cumartesi - 10:29