
Konunun ehemmiyeti ve derinliğinin anlaşılabilmesi bakımından tarihe uzanarak bürokratik tahakküm ve bürokratik vesayetin dönüşümü üzerinde düşünmek isabetli olacaktır.
Son Güncelleme: 09 Temmuz 2025 Çarşamba - 09:25 | GDH Haber
Türkiye’de bürokratik vesayetin çöküşüyle beraber bürokratik kurumlar ve bürokratik zümreler üzerinden çoğunluğun seçilmiş yönetimine karşı yürütülen direnç, denetleme yahut darbe seçenekleri büyük ölçüde ortadan kalktı.
Ancak bu vesayet sisteminden başka siyasi formül üretemeyen CHP, bu formülle Türkiye’deki demokratik direnci kırarak bürokrasiden istediklerini almaya alışmış ABD başta olmak üzere Batı ittifakı ve bu formül dışında bir siyaset tahayyülleri olmayan emekli bürokrat, vesayetçi aydın, gazeteci, akademisyen, sanatçı zümre hala yeni duruma intibak edebilmiş değil... Bu değişim, çok büyük olduğu ölçüde bu sayılan aktörler tarafından kabul edilmesi de o ölçüde zor olacaktır, zor oluyor.
Konunun ehemmiyeti ve derinliğinin anlaşılabilmesi bakımından tarihe uzanarak bürokratik tahakküm ve bürokratik vesayetin dönüşümü üzerinde düşünmek isabetli olacaktır.
Aksi halde Türkiye’nin 14 Mayıs 1950’de demokrasiye geçişle bürokrasiyi denetleme çabasıyla başardığı büyük demokratik dönüşüm, bürokratik zümrelerin Osmanlıdan gelen ve tek parti döneminde tahkim edilerek zirve yapan imtiyaz ve tahakkümünü kaybetmesine karşı geliştirdiği reaksiyonun CHP muhalefetiyle birleşmesinin sonucunda gelişen 27 Mayıs 1960 darbesi layıkıyla anlaşılamayacaktır.
Keza 1961 anayasasıyla tesis edilen bürokratik vesayet sisteminin sofistike yönü de bu tarih bilgi olmadan kavranamayacaktır.
Türkiye gibi imparatorluk bakiyesi ülkelerde ve gecikmiş ulus-devletlerde bürokrasi, siyaseten ağırlık kazanmaktadır. Ancak durmuş oturmuş demokrasilerde dahi, devlet faaliyetlerinin genişlemesi, bürokrasinin iktidar yolunu açmaktadır.
20 yüzyıl başında yükselen otoriter ve totaliter rejimler aynı zamanda bürokrasinin yükselişi olarak okunabilir. Bu dönemde liberal demokrasileri savunan Mises, Bürokrasi adlı eserinde tehdidin bürokrasinin büyümesinden kaynaklandığını iddia etmektedir.
Görüldüğü üzere bürokrasinin, siyaset üzerindeki tahakkümü insanlığın paylaştığı evrensel sorunlardan birisidir.
Bürokratik Devlet Geleneği
Bürokrasi, bir bütün değildir. Siyasete müdahale konusunda bilhassa dikkat edilmesi gereken ayrım, asker ve sivil bürokrasi arasındaki ayrımdır. Askeri bürokrasinin yönetmediği ve denetlendiği ülkeler, her halükarda medeniyet seviyesi daha yüksek ülkeler sınıfında yer almışlardır.
Bürokratik karakteri ağır basan bir yönetim içinde dahi, bürokrasinin hangi kanadının ağır bastığı tayin edici ehemmiyettedir. Osmanlı İmparatorluğunda lll. Selim’le başlayan ve ll. Mahmut’la devam eden reform süreci bu bakımdan anlamlıdır.
Askeri kurumların ıslah edilmesini de içine lan reform sürecinde sivil bürokrasi, bilhassa da dışişleri bürokrasisi hakim konumdadır. 1976’daki darbe sonrasında, Serasker Hüseyin Avni Paşa’nın öldürülmesinden sonra da Sadrazam Mithat Paşa’nın dolayısıyla sivillerin yeniden duruma hakim olmasıyla bu durum ll. Meşrutiyet’e kadar böyle devam etmiştir.
Bab-ı Ali Baskınıyla Gelen Militarizm
ll. Meşrutiyet dönemi de, Bab-ı Ali baskınıyla gerçekleşen darbeye kadar demokratik meşruiyet kaygısının ön planda olduğu bir dönemdir. Bab-ı Ali baskınıyla gerçekleşen askeri darbe sonrası ise askeri bürokrasi boğazına kadar siyasete batmıştır.
Esasen ll. Meşrutiyet döneminin başından beri, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin içinde yer alan subayların siyasetteki varlıkları tartışılıyordu. Nitekim bu subayların varlığı orduya kısa zamanda siyaset sokmuş fırka ve hiziplere bölünen ordu emir-komuta hiyerarşisini kaybetmiştir.
Ordunun eğitim, sevk ve idaresinden sorumlu subayların siyasete bulaşması neticesinde Balkan Savaşlarında ağır hezimetler yaşanmıştır. Bab-ı Ali baskınından sonra muhalif subayları tasfiye eden veya etkisiz yerlere getiren İttihatçı subaylar ordunun kesin hakimi olmuşlardır. Ordunun hakimiyetini ele geçiren İttihatçı subaylar kısa zamanda İttihat ve Terakki Fırkasını da ll. Meşrutiyet rejimini de haki renklerine boyamışlardır.
Balkan ve Birinci Dünya savaşlarının da etkisiyle militarist bir karakter kazanan rejim, yenilgiyle çökmüştür.
Milli Mücadelede İttihatçı Subaylardan Duyulan Şüphe
Bu rejim üzerine gelişen Milli Mücadele esnasında yeniden İttihatçı subayların hakim olmasından kaynaklanan korkular, kongreler ve Kuvayı Milliye dönemlerinde hissedilmiştir.
Erzurum Kongresine Mustafa Kemal Paşa’nın üniformasıyla katılmasının istenmemesi bu dönemin hassasiyetini temsil etmektedir. İttihatçıların mesela Emin Sazak gibi sivil unsurları da, hatıralarında yer aldığına göre bu hassasiyetleri paylaşmaktadırlar.
Ancak ll. Meclis’in toplanması ve Halk Fırkası’nın kurulmasıyla beraber, bürokrasinin hakimiyeti yeniden hissedilir olacaktır. Nitekim Halk Fırkası’nın ilk programını teşkil eden 9 umdenin arkasında memurları korumanın yer alması bu bakımdan kayda değerdir.
Liberal Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasından sonra fiilen başlayan tek parti rejiminde bürokratik karakter açıkça hakim olacaktır. Hatta öyle ki, bürokrasi partiyi dahi teslim alacak kadar güçlenecektir. Milletvekili olmaktansa yüksek bürokrat olmak bu dönemde tercih edilecektir.
Tek Parti Dönemi: Asker- Sivil Bürokrasinin Asr-ı Saadeti
1927’den sonra şeklen dahi denetlemeyen askeri bürokrasi bu tarihten itibaren fiilen özerk olacaktır. Cumhurbaşkanı’nın Mustafa Kemal Paşa ve Başbakanı İsmet Paşa olması dolayısıyla hissedilmeyen ve problem teşkil etmeyen bu fiili özerklik ancak 14 mayıs 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelişiyle sarsılacaktır.
Milli Mücadeleyi yapan komutanların ordudan ayrılmasını sağlayarak ordunun tek hakimi olan Mustafa Kemal Paşa döneminde ordu ayrıca açıkça siyasete girmemiştir. Mamafih Mustafa kemal kritik zamanlarda ordu komuta kademesinin ve Genelkurmay başkanı Fevzi Çakmak’ın görüşlerini almayı ihmal etmemiştir. Bu dönem zarfında yol siyasetinden iktisada askeri zihniyetin bir çok alanda etkisini görmek mümkündür.
Askeri bürokrasinin yeniden siyaset sahnesine çıkışı Atatürk’ün ölümünü takiben İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi sürecinde olacaktır. İsmet İnönü dönemin ll. Dünya Savaşı ve devletçilik anlayışı dolayısıyla, bürokratik zihniyetin ve tatbikatın kemal devresini ifade etmektedir.
Dünyada yükselen otoriter ve totaliter dönemin planlama ve müdahale anlayışı içinde büyüyen bu bürokrasi, savaş şartlarında vatandaşlardan farklı imtiyazlara sahip olmuştur. Karneden savaş şartlarında bütçenin önemli bir kısmını teşkil eden lojmanlara kadar ayrı bir kolonide yaşayan bürokratlar giderek halktan kopacaklardır.
İkinci Dünya Savaşı şartlarında Ankara!da inşa edilen devasa Saraçoğlu lojmanlarına tahsis edilen kömür miktarının Eskişehir vilayetine tahsis edilen kömürden fazla olması dönemi resmetmektedir. Bu dönem asker-sivil bürokrasinin tam bir ittifakla tamamladığı saadet dönemidir.
Tahsildar ve Jandarma Zulmüne Karşı: “Yeter...”
ll. Dünya Savaşı’nın sonunda dünyadaki gelişmelerin de zorlamasıyla çok partili hayata geçen Türkiye’nin temel tartışma konusu da tahsildar ve jandarma zulmüyle kendisini gösteren memur tahakkümü olacaktır. Çok partili hayata geçilmesiyle kısmen liberalleşmek zorunda kalan rejimdeki her değişiklik, asker-sivil bürokrasinin imtiyazlarını kaybetmek anlamına gelecektir.
Böylece çok partili hayata geçişe, liberalleşmeye ve demokratikleşmeye direnen bürokrasi 1946’da seçimlerde yaptıkları yolsuzlarla neler yapabileceği o zamandan ortay koymuştur. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde CHP’nin kaybederek DP’nin kazandığının belli olmasıyla seçimi iptal etmeyi ve bir tür darbeyi göze alan asker-sivil bürokrasi, DP döneminde giderek gerileyecektir.
Darbe İçin İttifak
14 Mayıs’la yaşanan demokratik devrim, asker-sivil bürokrasinin tahakkümü sarsmış ve bürokrasi içerinden yeni demokratik duruma intibak eden yeni bir elit meydana getirmiştir.
Ancak asker-sivil bürokrasi direnişe devam etmiş ve onun siyasi ajanı olarak siyaset yapan CHP ile beraber 27 Mayıs 1960 askeri darbesini organize etmiştir. Darbe sonrası yapılan 1961 anayasası ile kendi imtiyazlarını anayasa teminatı altına alarak, parlamentoyu bürokratik bir vesayet altına alamaya çalışacaktır.
Bu dönemden sonra demokratik çoğunlukla mücadele etmek ve icap ederse yeniden bir darbe yapmak için asker-sivil bürokrasinin kurduğu ittifak 28 Şubat 1997 müdahalesine kadar devam edecektir.
Devamını Oku
15 Aralık 2025 Pazartesi - 11:46
Devamını Oku
14 Aralık 2025 Pazar - 10:46
Devamını Oku
13 Aralık 2025 Cumartesi - 08:55