
Diktatörlükler, muhtelif gerekçelerle halkın kendi kendini idare etmesini, reşit bir kimlik kazandığını kabul etmez ve bunu ispat etmek için de akla gelmez komplolar icat ederler. Bugün Türk demokrasisinin kahramanlarından Adnan Menderes ve fikirlerinden bahsedelim biraz…
Son Güncelleme: 21 Ağustos 2025 Perşembe - 09:20 | GDH Haber
Demokrasi, bir halkın kendi kendini idare etmesidir. Bu da aynı zamanda bir halkın, iyiyle kötüyü bir vasiye ihtiyaç duymadan kendi kendine ayırt edebilecek reşit bir kimliğe sahip olma iradesidir.
Diktatörlükler, muhtelif gerekçelerle halkın kendi kendini idare etmesini, reşit bir kimlik kazandığını kabul etmez ve bunu ispat etmek için de akla gelmez komplolar icat ederler. Bugün Türk demokrasisinin kahramanlarından Adnan Menderes ve fikirlerinden bahsedelim biraz…
Adnan Menderes'in Hayatı
Aydın Menderes 1899 yılında Aydın’da doğdu. Annesi de babası da o çok küçük yaştayken veremden öldüler, kendisini babaannesi yetiştirdi. İzmir Amerikan Koleji’ndeki eğitimi savaş yüzünden yarıda kaldı. İstiklal Savaşında, önce Kuvva-yı Milliye çetelerinde, sonra düzenli orduda görev aldı.
Savaştan sonra, dedesinden kalan Çakırbeyli çiftliğinin başına geçti. 1928’de Berin hanımla evlendi. 1930’da, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Aydın il başkanı olarak siyasete girdi.
Rejim denetiminde kontrollü bir muhalefet yapması tasarlanan SCF’nin, çok yaygın bir toplumsal muhalefete tercüman olacağının anlaşılması üzerine ikibuçuk ay sonra kendini kapatmak zorunda kalmasının ardından;
Cumhuriyet Halk Partisi’ni toparlama çabaları çerçevesinde Tek-Parti’nin Aydın il başkanlığına getirildi. 1931’deki yurt gezisi esnasında onunla tanışan ve ‘memleket meselelerine’ ilişkin görüşlerinden etkilenen Mustafa Kemal’in talimatıyla, 1931 genel seçimlerinde milletvekili yapıldı. İzleyen dönemlerde de hep TBMM’nde yer alacaktır.
Bu arada 1933-35 döneminde Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1934’te “Ertekin” soyadını aldı, yaklaşık bir yıl sonra bunu “Menderes” soyadıyla değiştirdi.
TBMM Komisyonlarında ve CHP parti müfettişliği görevlerinde pişen, Türkiye'nin temel meselelerini gören Menderes, 1945 yılında Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu Görüşmeleri sırasında yaptığı muhalefetle kamuoyu önüne çıkar.
Korporatist toplum özlemi doğrultusunda köylüyü ailesiyle toprağa bağlama, toplumsal gelişmeyi bürokratik oligarşinin kontrolü altına almayı amaçlayan bu düzenlemeleri Menderes şöyle eleştirecektir:
İnsanları Köye Hapsedemezsiniz
“Ocak müessesesi ileriye değil; geriye bakan bir zihniyete dayanmaktadır. Çiftçiliği meslek haline koymak fikri de modern iktisadî hayatın gerektirdiği bir işbölümü mefhumu ile izah olunamaz.
Bunlar nasyonal sosyalist rejiminin İskân, Toprak Kanunu olan Erbhof Kanunundan aynen iktibas olunmuş düşünce ve hükümlerdir Köyle şehir arasına aşılmaz sedler çekmek bu memleketin geriliğini devam ettirecek bir hareket olur.”
Menderes'in bu muhalefeti Türkiye'de çok partili demokratik hayatın başlamasına yol açacak hayırlı gelişmelerin önünü açmıştır. Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan'la beraber CHP grubuna, siyasi tarihimize dörtlü takrir olarak geçen önergeyi vermişlerdir.
Demokrat Partinin kuruluşuyla sonuçlanacak süreci başlatan takrirde, anayasada hakim olan demokratik ruhun siyasi hayat ve teşkilatlanmaya yansıtılması istenerek şöyle denmekteydi:
Dörtlü Takrir
"1.Milli hakimiyetin en tabii neticesi ve aynı zamanda dayanağı olan Meclis murakebesini Anayasamızın yalnız şekline değil, ruhuna da tamamıyla uygun olarak tecellisini sağlayacak tedbirlerin aranması.
2.Yurttaşların siyasi hak ve hürriyetlerini daha ilk Teşkilatı Esasiye Kanunumuzun gerektirdiği genişlikte kullanabilmeleri imkanlarının sağlanması.
3.Bütün parti çalışmalarının yukarıdaki esaslara tamamıyla uygun bir şekilde yeni baştan tanzimi."
Bu demokratikleşme talepleri tahmin edebileceğiniz gibi CHP'den ihraçları ve istifaları beraberinde getirmiş ve neticede Demokrat Parti kurulmuştur. Menderes işte bu andan itibaren milletin hukukunu ve kendi kendini yönetebilme hakkını savunacaktır:
Münevver İstibdatına Karşı
“Ağızlarında münevver demokrasi gibi, vatandaşların ve Türk milletinin münevverler tarafından yetiştirileceğini ve ancak bu suretle, hürriyete kavuşabileceğini, münevver demokrasi tabiri garip bir tedai ile münevver istibdat tabirini hatıra getirmiyor mu?
Vatandaşların ve milletin talim ve terbiyesiyle demokrasinin ancak mümkün ve müyesser olabileceği iddiası ise, bu iddiada bulunanların kendilerini Allah tarafından bu memleketi idare ve milleti terbiyeye memur gördüklerini açıklamıyor mu?”
Menderes bu düşüncenin emelinin toplumu memurlaştırmak olduğunu bu vesileyle şöyle anlatmaktadır:
CHP Toplumu Memurlaştırmak İstedi
“Vaktiyle Osmanlı devleti denildiği zaman saray ve onun etrafında toplanmış kapıkulu, gedik sahipleri ve vilayetlerdeki eşrafın anlaşılması gibi, Halk partisi sisteminde de seneler geçtikçe iktidarın etrafında koskoca bir zümrenin adeta devletleştiğine şahit olduk.
Böyle bir devlet anlayışının ilk neticesi memuriyet kadrolarını alabildiğine genişletmek ve bu suretle mümkün olduğunca geniş ve okumuş vatandaş kütlesini iktidarın emrinde ve onu maişetiyle bağlı hale getirmek oldu.
Buna muvazi olarak da iktisadi hayatın memurlaştırılması gayretleri sarf olunuyordu. Bu suretle daha çok sayıda vatandaşları işleriyle güçleriyle iktidara bağlamak imkanı elde edilmiş olacaktı.”
CHP işte bu anti-demokratik amaçla devletçiliği kullanmıştır:
Devletçilik Demokrasiye Karşıdır
“Münevver ve okumuş zümreyi mümkün olduğu kadar Devlet kapısına bağlamak, şuurlu hesaplı olmasa bile insiyakî olarak belirmiş bir temayüldür. ... Devletçilikte ölçünün kaybedilmiş ve aşırı hudutlara gidilmiş olmasında da bu temayül ve insiyakın tesirlerini aramak yerinde olur.”
Menderes, ağır işkence ve baskı altında yargılandığı Yassıada davalarında bile bu iddiasını devam ettirmekten geri kalmayacaktır:
Yassıada'da Bile Milleti Savundu
"Bir memleketin Garplı manasında demokratik bir idareye kavuşabilmesi uzun ve çetin yollardan ve safhalardan geçmek ve şartların olgunlaşmasına bağlıdır. Zira bunun olgunlaşması için memlekette ortam ve iklimin birçok bakımlardan müsait hale gelmesi yani siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel şartların olgunlaşması ve hususiyle tatbikattan edinilen köklü tecrübelerin an’aneler halinde olgunlaşması ve vicdanlarda yer etmesi zaruridir.
Nitekim, Garbın ileri demokrasileri bütün bu yönlerden çok müsait şartlar altında ve ancak asırlar içinde bugünkü kemâle ermiş bulunuyor. Fakat derhal arzedeyim ki bu şartların kemâle ermemiş bulunması ve bilhassa bir memleketin tarihinden gelen türlü tesirlerin gayrı müsait oluşu o memleket için hiçbir suretle bir nakısa olarak görülemez.”
Menderes'in Nufüs Kağıdı Bilgileri:
Aile İsmi (soyadı ) : Menderes
Adı:Adnan
Babasının Adı: İbrahim Ethem
Anasının Adı: Tevhide
Doğum Yeri: İzmir
Doğum Tarihi :1315 (18999)
Dini: İslam
Medeni Hali: Evli ( 2Eylül 1928'de Fatma Berrin Hanımla evlenmiştir)
Nufus kütüğünün yazılı olduğu yer.
Vilayeti: Ankara
Kazası:Çankaya
Mahalle: Cumhuriyet
Hane: 346, cilt N.2 sayfa N.116
Devamını Oku
14 Aralık 2025 Pazar - 10:46
Devamını Oku
13 Aralık 2025 Cumartesi - 08:55
Devamını Oku
12 Aralık 2025 Cuma - 09:19