
Hilmi Uran, halkın vergilerden, adliye ve icra dairelerinden bıktığını vurguluyor. Memurlar hakkındaki rüşvet ve usulsüzlük şikâyetlerinin artık alışılmış hale geldiğine dikkat çeken Uran, “sâf halk kitlesi nasıl zehirlenebilir?"
Son Güncelleme: 08 Ekim 2025 Çarşamba - 09:50 | GDH Haber
1930 Serbest Cumhuriyet Fırkası tecrübesi ve halkın bu muhalif fırkaya yönelmesi CHP’yi şaşırtıyor. Bir yandan CHP baskıyla seçimleri kazanıyor, buna rağmen Serbest Fırka’nın tehditle kendini kapatması temin ediliyor; diğer yandan bunun sebepleri anlaşılmak isteniyor ancak çok kısa sürede bu arayış yerini daha otoriter bir tek parti rejimine bırakıyor… Bu bakımdan CHP müfettişi Hilmi Uran’ın raporu CHP’nin problemini çok net gösteriyor.
CHF müfettişi Hilmi Uran'ın Adana'daki belediye seçimi ve Serbest Fırka'ya ilişkin raporu CHF kadrolarının haleti ruhiyesini de çok güzel yansıtmaktadır. 26.10.1930 tarihli bu rapor sayesinde konuyu, daha önce bahsedilen diğer raporları ve dönemin siyasî iklimini anlamak kolaylaşacaktır.
Rapora geçmeden önce, yıllar sonra, 1959'da hatıralarını yayınlayan Hilmi Uran'ın 1930'da yazdığı kendi raporunu ve bakış açısını, mesafeli bir şekilde değerlendiren şu ifadeleri aktarıyorum: "... bugünün soğukkanlılığı ile ve çeşitli seçim mücadelesi görmüş olarak yazdığım için itiraf etmeliyim ki, halkın bu yeni partiyi destekleyişi candan olmuştu ve Serbest Cumhuriyet Fırkası her türlü propagandasını ancak kanunun müsaadesi çerçevesi içinde yapmıştı."
Uran yine de, bu propagandaların "körpe inkılap" için yıkıcı bir nitelik taşıdığını, özellikle Serbest Fırka kurucularının değil ama ikinci sınıf, üçüncü sınıf kadroların "serbest" kelimesini inkılaplardan kurtulma şeklinde anladıklarını iddia ediyor.
Raporda, önce belediye seçimlerindeki usulsüzlük iddiaları üzerinde durularak asıl usulsüzlüklerin Serbest Fırka taraftarlarınca yapıldığı ve "yavuz hırsız ev sahibini bastırır" misali, CHF'nın suçlandığı söyleniyor.
CHF'lı olmak öylesine aşağılanmış ve adeta bir suç gibi telakki edilmiştir ki, mensupları CHF'lı olduklarını söylemez olmuşlardır. Bu ithamlar karşısında cevap verilememesinin sebebi teşkilat idarecilerinin zaaflarında değil, "... uzun müddet tek fırka halinde ve muarızsız yaşamanın ruhlara verdiği umumî uyuşuklukta..." aranmalıdır. Muhalefet "serbest" kelimesinin çağrıştırdığı havayı kullanarak, her şeyin yapılabileceği ve söylenebileceği kanaatini uyandırmıştır.
Halkın büyük ölçüde Serbest Fırka'ya eğilim gösterdiğinin inkâr edilemeyeceğini söyleyen Hilmi Uran'a göre, halk Gazi'nin ve İsmet Paşa'nın yeni fırkanın oluşumunu desteklemesi sebebiyle, onların da CHF'ndan vazgeçtiklerini düşünerek Serbest Fırka'yı desteklemiştir. İkinci olarak, ani bir seçim kararı alındığından, CHF seçimler için yeterince çalışamamış, halktaki bu kanaat yıkılamamıştır.
Fethi Bey ve Serbest Fırka ileri gelenleri "...ekalliyet fırkası rolünde mecliste tenkid rolü..." için yola çıktıkları halde, İzmir gezisinde "biraz ümid ve fazla miktarda iğbirara" kapılarak, "taahhüt ettiği role sadık" kalmayarak, seçimleri mutlaka kazanmak sevdasına düşmüştür. Bu şekilde halk serbest kelimesinin cazibesiyle hükümete ve CHF'na karşı tahrik edilmiş ve her çeşit gayri memnunlar yeni fırkaya toplanmıştır.
Uran gayri memnunları şöyle sıralamaktadır:
"Bu gayri memnunlar arasında seviyesizliği dolayısıyla şimdiye kadar ihmal edilmiş olanlar, ahlâksızlığı dolayısıyla memuriyetten çıkarılanlar, bugünü bekliyormuşçasına müstehzi gülen dönekler, Ağrı hesabını soracağız, diyen Kürtler, milliyetleri kabaran Araplar, belediyeden ceza gören esnaf, polis tazyikinden kurtulmak istiyen irili ufaklı her çeşit serseri, kumarbaz esrarkeş ve kaçakcı, hattâ komünizm fikri besliyenler, inkılâblara artık son verileceğini zanneden mütaassıp tabaka, kaabiliyetlerine ve ıgbırarlarının şiddetine göre yer almış, rol almış, vazife almış bulunuyordu."
Uran, gayri memnunların oluşumunda Fırkanın rolünü şöyle belirlemektedir:
"Vakıa, uzun bir sükûnet devresinin uyuşukluğuna kendimizi kaptırmamış değildik.
Hükûmet, Fırkamız hükûmeti olduğu için; teşkilâtımızdan fazla enerji yerine, hükûmetle mütesanit yürümeyi, halkın ihtiyaç ve şikâyetlerini kongrelerimizde tesbit ve hükûmete arzettikten sonra artık bir şeye muttali olmamayı istemekte, teşekküllere namzet gösterirken fırka hissi ile mütehassıs olmaksızın işi münhasıran teknik noktasından düşünerek her teşekküle eski devrin kodamanları yerine o iş için daha ehil, daha münevver kimseleri getirmekte, bilhassa Fırkaya adam almakta çok kıskanç davranarak ahlâk ve seciyesine itimat etmediğimiz kimselere yüz vermemekte idik. Bu itibarla, büyük bir muğberler çenberi içinde olduğumuzun farkında idik."
Uran farkına varamadıkları hususun Fethi Bey'in Fırkasının gayri memnunları birleştirecek kadar "muhalefeti suiistimal" etmesi olduğunu kaydetmektedir.
Hilmi Uran gayri memnunlara ve Serbest Fırka'ya yönelik sert ve ağır eleştirilerine rağmen, yine de Serbest Fırka'nın bir hafta içinde teşkilat yapabilmesi karşısında "muhalefete hakiki bir sebep" arama düşüncesini elden bırakmamaktadır.
Raporda son olarak, bu durumda alınacak üç ana tedbir teklif edilmektedir. Tekliflere geçmeden önce, Uran'ın zaman zaman yaptığı özeleştirilerin teknik ve kişilere ilişkin karakterine rağmen önemine dikkat edilmelidir. Çünkü bu tür eleştiriler Gazi'nin Adana nutkundan sonra azalacaktır. Uran'ın tedbir tekliflerine gelince:
1- Halkın hükümetten esas şikâyeti kazanç ve müsakkafat [ev, han dükkân gibi üstü kapalı yerlerin] vergilerindendir. Kazanç vergisi kuramsal olarak herkes kazancına göre vergi vereceğinden adil görülebilir. Ancak uygulamada taşra maliye daireleri merkeze daha fazla vergi tahakkuku yapabildiklerini göstermek için yarıştıklarından, hiç de adil bir şekilde gerçekleşmemektedir.
Çiftçinin işleri yolunda gitmeyince bu bütün piyasayı etkilemekte, ama maliyecileri etkilememektedir. Bu yüzden zararı olanlardan dahi geçen senelerden çok kazanç vergisi tahsil edilmek istenince, icra masraflarını bile kurtarmayacak, yok pahasına eşya ve hayvan satışları meydana gelmektedir. Halk böylece "en derin iğbirarını [kırılma, gücenme] hükümete" yöneltmektedir. Seçimde samimi olarak ve birçok kereler söylenen şu söz anlamlıdır: "Sizin düşmanınız defterdarınızdır."
Uran, Adana'daki mübadillere tahsis edilen evler dolayısıyla tebliğ edilen yüksek değerdeki borçlar yüzünden, ne vergilerin ne de borç taksitlerinin ödenebileceğini ileri sürmektedir. Hükümet kazanç ve müsakkafat vergileri üzerinde ciddî ve acil tedbirler almalı ve bunların taşrada uygulanmasına da özel bir önem vermelidir.
2- Halk adliyeden ve bilhassa icra dairelerinden bıkmıştır. Bu konulardaki müfettiş raporlarının gereği yapılmamakta, raporlara rağmen adliye memurları hakkında uzun bir süre işlem yapılmamaktadır.
3- Daha çok Adliye, Orman, Tapu ve İskan dairelerinde olmak üzere memurlar hakkındaki rüşvet ve yiyicilik şikâyetleri artık alışılmış şikâyetlerden olagelmiştir. Memurin Kanunu ile halk hukuku arasında bir denge kurulamamış, memurların konumu güçlendirilirken halkın hukuku sarsılmış ve "şikâyetlerden netice alınamaz bir vaziyet ihdas" edilmiştir.
Hilmi Uran memurlarla ilgili şikâyetlerin önüne geçebilmek için valilerin güçlendirilmesi üzerinde durmaktadır. Valilerin maarif, sıhhiye, gümrük ve nafia gibi vekaletlerin taşra teşekkülleri karşısında azalan yetkileri arttırılmalı, valilere teftiş ve murakabe hakkı verilmeli, buna karşılık valiler de özenle seçilmelidir.
Uran raporu bitirirken valilerin otoritesinin arttırılmasıyla yetinmeyerek, hükümeti de bir şeyler yapması hususunda uyarmaktadır:
"Bütün bunlar haricinde ve hepsinin fevkinde olarak hükûmetin bugün şirazeden tamamiyle çıkmış olan vaziyet için tedbir düşünmesi ve ilk müsait fırsatta hacılı hocalı bir çok inkılâp muğberlerinin sâf halk kitlesini henüz nasıl zehirlemek ve ifsad etmek kudretinde olduğunu ehemmiyetle derpiş etmesi münasip olacağı mutalâasındayım."
Devamını Oku
15 Kasım 2025 Cumartesi - 07:00
Devamını Oku
09 Kasım 2025 Pazar - 23:14
Devamını Oku
08 Kasım 2025 Cumartesi - 07:00