
Senirkent Faciası, dönemin siyasetine damgasını vurmuş ve milletin tepkisine yol açmıştır. Millet, bu ve benzeri hadiselere 14 mayıs 1950’deki serbest seçimlerle cevap vermiş ve bir büyük medeni inkılap yapmıştır.
Son Güncelleme: 22 Kasım 2025 Cumartesi - 13:13 | GDH Haber
Senirkent faciası nedir?
Senirkent, Isparta ilinin Uluborlu ilçesine bağlı bir nahiyedir. 1946’da nüfusu 8000 kişi olan Senirkent, 1946 seçimlerinde CHP’ye değil, muhalefete oy verildiği için, bütün nahiye işkence ve zulüm görmüştür. İşkenceye maruz kalan Senirkentliler, şikayetlerinden bir netice alamayınca noter kanalıyla TBMM’ne basına bir dilekçe göndermişlerdir. Hadiseyi Haydar Kıran’ın CHP Zulümlerinden: 1946 Seçimleri ve Senirkent Faciası isimli kitabından faydalanarak sizlere aktaralım. Dilekçede bu işkenceler şöyle sıralanıyor:
Senirkentlilere Yapılan İşkenceler
“1-Yalnız hayvanlara hasredilen ve hatta onlarca dahi reva görülmesi doğru olmayan dayağın nevi ve mahiyetlerini izahta belki kelime bulmak mümkün olmayacaktır.
2-Ağızlarımıza gem vurularak veya gemsiz olarak hayvanlar gibi üstümüze bindirilen jandarma erleri ile çeşme yalaklarından hayvanlar gibi su içmeye götürülmemiz bizi insanlığımızdan bıktıracak hakaret ve işkencelerin diğer bir örneğidir.
3-Islak ve karanlık bodrumlara hapsedilip üzerimizden 20-25 gaz tenekesi su dökülmek suretiyle ıslanma cezasının tecrübemizle cezaların en hafifi olduğunu anlamış bulunuyoruz.
4-Şapkalarımızı başımızdan çıkarıp içini ufak ve büyük pisliklerle doldurduktan sonra şapkayı başa giymeye mecbur etmek ve şapka içindekileri içirmek ta akla gelmeyen cezalardan biridir.
5-Yüzüstü yere yatırıp insanların en mukaddes varlıkları olan namuslarına tecavüz etmeye yeltenerek mağdurlara korku ve dehşet vermek de cezaların en zararsızıdır.
6- Su dolu havuzlara vatandaşları soğuk gecelerde elbiseleri ile birlikte atarak boğazına kadar su içinde ördek gibi yüzdürmek ve ara sıra boğma tehditleri yaparak çıkarıp yeniden çeşitli dayaklara maruz bırakmak da belirli cezalardandır.
“Bizlere reva görülen bu işkence ve tethiş nevilerini daha da çoğaltmak mümkünse de bir insan bulunmamız bunları devam ettirmekten bizi alıkoyuyor. Şimdiye kadar bu işkence ve tethişlerin önlenmesi için yaptığımız bütün müracaatlar bir semere vermemiştir. Zira şikayet istidalarımız kimden şikayet ediliyorsa onun eline verilmekte, tehdit ve tazyik ile yapılan tahkikat sonunda bizler mağdur değil, müfteri olarak suçlandırılmaktayız.
“Bütün bu işkence ve tethişe bir son verilmesini ve şikayetlerimizin tahkikatının bitaraf ve namuslu memurlar tarafından yapılmasını dilerken anayasaya göre bir vatandaşlık hakkının verdiği salahiyetlerle bütün bu oluşları Büyük Millet Meclisinin ve Türk efkarı umumiyesinin manevi şahsiyeti önünde protesto ve istirham eyleriz.”
Senirkent facası böylece, 1947 Şubatında itibaren evvela Tasvir gazetesinde olmak üzere basında yer alır ve tartışılmaya başlanır. Adalet bakanlığı basında yükselen tepkiler karşısında Senirkent’e müfettişler gönderir...demokrasi gazetesinden Ulunay imzalı yazıda, meselenin mahkemeleri aşan yönüne işaret edilerek, facianın TBMM tarafından ele alınması istenmektedir:
Gazetelerin Tepkisi
“Senirkent hadisesi mahkemeye intikal etmiştir. Maznunlar kendilerine isnat edilen cürüm hakkında Türk hakimine hesap vereceklerdir; hakkında Türk hakimine hesap vereceklerdir; bu, büsbütün ayrı bir meseledir.
“Fakat hadisenin bir de efkarı umumiye üzerinde uyandırdığı bir tesir var ki bunun akislerinin en yüksek makamlara kadar uzanacağına şüphe etmiyoruz. Zira mahkeme huzurunda tahakkuk edecek veya etmeyecek olan cürüm, sadece üç beş vatandaşa karşı yapılan işkenceden ibaret değildir. Bazı muhitlerde bu işkenceyi haklı gösterecek bir ruhi haletin mevcut olabilmesidir ve işin asıl düşünülecek tarafı burasıdır. Böyle olunca bu hadisenin Büyük Millet Meclisinde bir tesir yapmamasına imkan yoktur.
“Bazen öyle hadiseler olur ki onların karşısında muvafık yahut muhalif düşünceler yer almazlar. Çünkü a hadise milli ruhu incitir, gönüllerde haklı bir feveran koparır. Senirkent hadisesi de böyle umumi bir infial uyandıracak kadar mühim bir vakıadır. Hatta Büyük Millet Meclisinin hürriyet ve adalet duyguları ile çarpan asil yüreğinde fırtınalar koparacaktır. Bunun tesirinin çok derin olacağına şüphe etmiyorum.”
Menderes: Millet Senirkent Faciasını Unutmadı
Senirkent Faciası, dönemin siyasetine damgasını vurmuş ve milletin tepkisine yol açmıştır. Millet, bu ve benzeri hadiselere 14 mayıs 1950’deki serbest seçimlerle cevap vermiş ve bir büyük medeni inkılap yapmıştır. Adnan Menderes, 17 Ekim 1957’deki Amasya Konuşmasında meseleyi şöyle hatırlatıyor:
“Gelelim 1950’ye... 1950’de ne oldu? Millet galeyana geldi. Bu galeyanı gördükçe İsmet Paşa onu tepelemeye uğraştı. Senirkent, Arslanköy hadislerini hatırlayınız. Ninelerimize, bacılarımıza karşı silah kullandırdı. Çok zayıf bir ümit olsa bile olsa 1950 seçimlerini böylece kazanacağını zannetti. Fakat Türk milleti yapılanları unutmadı. Mahrumiyetlere, iktisadi sefalete bir son vermek istedi. Bu azimle hareket etti ve bildiğiniz büyük inkılabı yaptı.
Devamını Oku
30 Kasım 2025 Pazar - 12:00
Devamını Oku
29 Kasım 2025 Cumartesi - 10:29
Devamını Oku
23 Kasım 2025 Pazar - 07:00