
Bahçeli'nin "buzkıran" hamlesiyle başlayan "Terörsüz Türkiye" projesinin perde arkası aralandı. MHP sadece bir güvenlik partisi mi, yoksa sessiz reformların gizli mimarı mı?
0:00
-0:00
Son Güncelleme: 26 Aralık 2025 Cuma - 12:17 | GDH Haber
Terörsüz Türkiye projesi MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin inisiyatiyle başladı. Bahçeli’nin kararlılığıyla devam etti. Hatta muharatalı alanlarda Bahçeli’nin adeta bir buzkıran gibi Terörsüz Türkiye’nin önünü açtığını gördük.
Devlet Bahçeli Terörsüz Türkiye projesinin ortaya çıkış ve hayata geçiş sürecindeki siyasi söylemiyle aslında gerçeklikle bağdaşmayan eski önyargı ve ezberleri bozdu. Hoş gerçi bu ezberlerin Cizre krizinde görüldüğü üzere bazı kesimler tarafından bozulmaması için derin dondurucuda muhafaza edildiğini de gördük.
Esasen MHP, AK Parti’nin sessiz devrim olarak adlandırdığı reform sürecinde Kürtlerin ret, inkar, yasaklamalarının kaldırılması da dahil genel demokratikleşme sürecini engellemeye çalışmadı. Cumhur İttifakına dahil olduktan sonra da bunları tartışmaya açmayarak reformların kalıcı hale gelmesi ve çok daha geniş çevrelerde kabul edilmesine yönelik yapıcı bir tutum sergiledi. Terörsüz Türkiye projesinin ortaya konulması ve bu proje etrafında ortaya konulan siyasi söylemle Bahçeli, MHP hakkındaki iki temel önyargıyı yıktı. İlki MHP’nin reformları engelleyen bir fren olduğu iddiasıydı. İkinci de MHP’nin bir etnik kimliğe karşı mevzilendiği iddiasıydı. Bahçeli MHP’nin hem reformlara açık hem de kuşatıcı bir milli kimlik tanımına hazır olduğunu gösterdi.
Aslında dikkatli siyasi gözlemciler MHP’nin bu konudaki özenli dilini ve tavrını zaten eskiden beri, Alpaslan Türkeş döneminden itibaren fark etmişlerdir. Bahçeli bu konudaki özeni daha üst seviyelere çıkardı. Türkiye içeriden ideolojik dışarıdan istihbari manipülasyonlara rağmen MHP, etnik meselede meselenin toplumsallaşmasına izin vermeyen bir hatta kararlılıkla durmayı başarmıştır. Bülent Ecevit koaliasyon hükümeti döneminde de reformlara verdiği katkı, medyadaki sol hakimiyet nedeniyle görmezden gelinmiştir.
Terörsüz Türkiye projesinin başlangıcında da aynı önyargının uzun süre devam ettiğini gördük. MHP dışındaki milliyetçi çevrelerin ise tersine bir önyargı ile MHP’ye ve Bahçeli’ye ağır ithamlarla yüklendikleri görüldü. Bu dönemdeki siyasetçilerin açıklamaları ve bir kısım medyanın tavrı tarihe geçecek türden manipülasyon ve dezenformasyon örnekleridir.
Bahçeli ve MHP, milliyetçi aydın ve kuruluşlar tarafından da en hafif tabirle yalnız bırakılmış, büyük çoğunluk ise MHP ve Bahçeli’yi ihanetle suçlanmışlardır.
MHP’nin TBMM’deki Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu için hazırladığı rapor, Terörsüz Türkiye projesini ortaya koyan partinin vizyonunun ortaya koyulması bakımından kıymetlidir.
“Bu kapsamda, “Terörsüz Türkiye” vizyonu salt bir güvenlik politikası olarak görülmekten ziyade devletin bekası, demokratikleşme süreci ve ekonomik kalkınmayı kapsayan stratejik bir hedef olarak değerlendirilmelidir. Türkiye’nin jeopolitik konumu, üç kıtanın kesişme noktasında yer alması nedeniyle, güvenlik risklerinin yalnızca ulusal değil aynı zamanda bölgesel ve küresel boyutlar taşımasına sebep olmaktadır.”
MHP’nin terör meselesine bakışının güvenlik perspektifinin ötesinde demokratik kurumların, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi ve kalkınmayla zenginleştirildiği ve AK Parti ile ortaklaştığı görülüyor.
“Terörle mücadelenin başarı ölçütü, yalnızca örgütlerin bertaraf edilmesiyle değil; vatandaş-devlet ilişkilerinde güven duygusunun güçlü şekilde inşa edilmesiyle belirlenmektedir. Bu nedenle demokratik kurumların güçlendirilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve sosyo-ekonomik kalkınmanın desteklenmesi, güvenlik politikalarının tamamlayıcı bileşenleridir. “
MHP terörle mücadeleyi bir beka mücadelesi olarak görüyor. Kurucu kodları ve milli devleti esas alan etnik, mezhebi, dini bir siyasi hak talebini kabul etmeden eşit vatandaşlık temelinde bir hatta duruyor. “Türk” adını siyasal bağı vurgulayan bir tarihi, medeni ve hukuki içerikle tanımlıyor. MHP bu bağlamda meseleyi Kürt sorunu olarak tanımlamıyor.
“Kürt sorunu yok derken, ne Kürt kökenli vatandaşlarımızın etnik kimliğini, ne de dilini inkâr etme, yok etme ve yok sayma gibi bir anlayışın içerisinde olunmamıştır. Bunlardan yola çıkarak; milli kimliği tartışma konusu etmek ve milli bütünlüğü bozacak talepler ileri sürmek tarafımızdan asla kabul edilemeyecektir.”
Ancak MHP Kürt sorunu yoktur derken Kürt etnik kimliğini ve dilini kabul ettiğini, anadili öğrenme hakkını tanımakla beraber, eğitim dilinin üniter ve milli devlet içinde resmi dil olması gerektiğini ifade ediyor. MHP Türkiye’nin kurucu kodlarına uygun bir demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü ile taleplerin karşılanacağını ve uygulamadaki hataların düzeltileceğini kaydediyor.
“Türkiye’nin kurucu kodlarında yani ne millet devlet yapılanmasında ne de millet inşasında sorun bulunmamaktadır. Bazı sorunların kökeninde kurucu kodlar değil uygulama yanlışlıkları olduğuna dair iddia ve tespitimizin temelinde; Türkiye’de anayasa ile tanımlanan milli kimliğin ve sınırları/yapısı anayasa ile belirlenmiş milli devletin hem temsili demokrasi hem hukuk devleti hem de modern müreffeh bir toplum için gerekli ve yeterli olduğuna dair inancımızdır.”
MHP’nin rapordaki teorik çerçevesi AK Parti’nin teorik çerçevesiyle büyük ölçüde örtüşüyor. MHP’nin PKK’nın tasfiyesindeki hukuki çerçeveyi daha teferruatlı bir şekilde ele aldığı ve buradaki bakış açısının da AK Parti ile benzeştiği görülüyor.
Devamını Oku
25 Aralık 2025 Perşembe - 14:10
Devamını Oku
24 Aralık 2025 Çarşamba - 12:42
Devamını Oku
23 Aralık 2025 Salı - 08:00