
Türk siyasi hayatının ve bunun içinde de CHP'nin demokratik bir siyasi kültüre kavuşabilmesi için tarihe bakması ve bu tür antidemokratik geleneklerle hesaplaşması gerekiyor. Tarih bilmeden siyaset olmaz…
Son Güncelleme: 18 Eylül 2025 Perşembe - 07:00 | GDH Haber
Değişmez Genel Başkan İsmet İnönü
Atatürk'ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanı ve CHP genel başkanı seçilen İsmet İnönü, 26.12.1938 tarihinde olağanüstü bir CHP Kurultay toplar.CHP Üsnomal Büyük Kurultayı adıyla toplanan kurultayın amacı “şeflik düzenine geçildiğini” ve İsmet İnönü'nün değişmez genel başkan olduğunu tüzüğe kaydetmekten ibarettir. Tüzüğe girecek yeni maddelerden biri şöyledir:
"Partinin Değişmez Genel Başkanı İsmet İnönü'dür"
Tüzük değişikliğinin gerekçesi, CHP içindeki otoriterleşmenin ve tek adam diktatörlüğünün mantığını ifade etmektedir.
"Siyasi partiler, milli ve vatani yüksek menfaatleri temin edici prensiplerde kanaatleri birleşmiş vatandaşların teşkil ettikleri siyasi cemiyetlerdir. Millet arasında politik kanaatleri birbirine uygun olanlar kendi halinde dağınıktır, bunları ancak bir şef birleştirir ve hepsini bir teşkilat altında toplar.
Şefin rolü her memlekette ve bilhassa Parti hayatına yeni girmiş memleketlerde çok mühimdir. Çünkü politik kanaatleri ekseriya prensipler halinde birleştirip olgunlaştıracak ve prensipleri zihinlere aşılayacak ve mütemadiyen besleyecek, memleket siyasetine istikamet verecek, millet efradını politik sahada yetiştirecek olan Şeftir.
Her cemiyette ve her Parti içinde bu yüksek şahsiyetleri daima hazır bulmak kolay olmadığı gibi bir siyasi partinin yüksek idaresini eline teslim ve emanet ettiği makam ve şahsiyet üzerinde sık sık değişiklikler yapması da otoriteyi zayıflatmak bakımından mahzurdan ari addedilemez.
"Hemen bütün vatandaşları sinesinde toplamış olan bir partinin şefliğine intihap edilecek olan bir şahsiyetin (Milli Şef) vasfını da iktisap etmiş olması tabii olduğuna göre Parti Umumi Reisinin yüksek şahsiyetini her dört senede bir ve her Kurultay toplanışında müzakere ve münakaşaya mevzu ittihaz etmeyip Parti Umumi Reisliğinde (Değişmez) vasfını esas olarak kabul etmek bu yüksek makamın istikrarını temin ve otoriteyi takviye bakımından milli menfaate daha uygun görülmüştür."
Bugünün demokratikleşen siyasi şartlarında, bu mantığı bu şekliyle alenen tüzüklerine yazamayanların fiilen aynı mantıkla iş gördükleri en son CHP liderlerine davranış tarzlarında görebiliriz...
Almanya ve İtalya Bize Benziyor
CHP'nin ve Türk ihtilalinin otoriter teorisyenlerinden Mahmut Esat Bozkurt, çok partili hayata düşmanlığını, CHP'nin bu vasıflarıyla İtalyan Faşist Partisine ve Alman Nasyonal Sosyalist Partisine örnek olduğunu bu olağanüstü CHP Kurultayında söylüyor:
"Hem bizim de muhtelif partiler sistemiyle idare edilen memleketlere bu yönden imrenilecek bir eksiğimiz var mıdır? Bu yönden bu memleketlerin hangi muvaffakiyetlerine gıpta edelim?
Mevcut hangi muvaffakiyetlerine gıpta edebiliriz? Bir bakalım, o memleketlerde göreceğimiz nelerdir? Birbirine harici düşmandan daha hasım olan politikacılar vardır. Bunlar öyle politikacılardır ki, demokrasi namı hesabına millet hakimiyetini sömüren, istismar eden bir alay görececeğiz.."
"Büyük Partinin yahut Türk ulusunun başardığı büyük ihtilal cihanşumul bir mahiyeti haizdir.. Tarih bunu şimdiden söylüyor. Bugünkü Alman ve İtalyan rejimlerinin yalnız bazı yönden Türk büyük ihtilalinden mülhem olduğunu tarihler kaydetmeye başladı bile."
Alkışlamaktan Avuçlarımız Patladı
İnönü'nün milli şef ilan edildiğinde hiçbir tepki görmemesini ve dönemin otoriter iklimini havasını Nadir Nadi şöyle anlatıyor:
"Tüzük değişikliğine itiraz eden bir kişi çıkmadı. İtiraz etmek şöyle dursun, dünya şartları değişip de, İsmet İnönü, Milli Şeflik ve Değişmez başkanlık payelerini kendisi üzerinden silkip attığı güne değin, biz onu avuçlarımız patlayasıya alkışladık."
Artık Hakan Oldu
Mili şeflik düzenini eleştirenler ise ancak Meclis kulislerinde arkadaşlarına serzenişte bulunabiliyorlardı. Hilmi Uran böyle bir olayı hatıralarında anlatıyor:
"Atatürk’ün ölümünden sonraki hükümet değişikliğinden memnun olmayanlarından biri de, bu tadil teklifinin kurultayda böyle kabulünü ima ederek ve İnönü'yü kasd ederek, bir gün Meclis koridorunda, bana artık Hakan oldu demişti."
Siyasetçi Tarih Bilmeli
Siyaset bilimci Kenneth Minogue, Siyaset ve Despotizm adlı kitabında tarih bilgisinin siyasetçiler, sıradan vatandaşlar ve siyasi kültürün gelişmesi bakımından kurucu nitelikte bir öneme sahip olduğunu ifade etmektedir.
"Siyasetçiler ile sıradan bir vatandaş başlangıçta aynı tür bilgiye ihtiyaç duyarlar; yani, daha fazla bilgiye. Anayasayı, Haklar Bildirgesini ve Yüksek Mahkemenin birçok kararını bilmeyen Amerikalı bir siyasetçinin ilerleyeceği aşama nedir?
Tarih bilgisi, siyasetin mütemmim cüzüdür. Bir dizi hatıra, referans ve tarihi olaylar arasındaki ilişkiler ve benzerlikler hakkında bilgi olmadan yapılacak siyasi bir konuşma etkili olmaz."
Türk siyasi hayatının ve bunun içinde de CHP'nin demokratik bir siyasi kültüre kavuşabilmesi için tarihe bakması ve bu tür antidemokratik geleneklerle hesaplaşması gerekiyor.
Bu bakımdan “Türk Demokrasi Tarihi” dersinin muhakkak milli eğitim ve üniversite müfredatında yerini alması lazım. Tarih bilmeden siyaset olmaz…
Devamını Oku
07 Aralık 2025 Pazar - 07:00
Devamını Oku
06 Aralık 2025 Cumartesi - 07:00
Devamını Oku
30 Kasım 2025 Pazar - 12:00