
Son yıllarda, bilhassa Birinci Dünya Savaşında kaybettiklerimizi daha çok hatırlamaya, onları daha çok anmaya başladık. Savaşa nasıl ve neden girdiğimizi, bu savaşta kaybettiğimiz bu kadar insanı, hatta savaşın cephelerini, gelişmelerini dahi hala tartışmıyoruz.
Son Güncelleme: 14 Aralık 2025 Pazar - 10:46 | GDH Haber
Son yıllarda, bilhassa Birinci Dünya Savaşında kaybettiklerimizi daha çok hatırlamaya, onları daha çok anmaya başladık. Fakat ne yazık ki, bu Savaşa nasıl ve neden girdiğimizi, bu savaşta kaybettiğimiz bu kadar insanı, hatta savaşın cephelerini, gelişmelerini dahi hala tartışmıyoruz. Şimdi sizlere Süveyş Kanal Harekatına katılan bir subayın, daha sonra orgeneralliğe kadar yükselecek bir askerin Ali Fuat Erden’in portakalla olan macerasını, Paris’ten Tih Sahrasına isimli hatıra kitabından anlatacağım. İkinci anekdot da Enver Paşa ile Cavit Beyin para tartışması olacak… Savaşın acımasızlığını, pek az metin bu kadar güzel anlatabilir...
Tek Tesellim Bir Portakaldı
“Bir’us Sebi’den beri cebimde bir portakal vardı. Bu portakal, Sina Çölü’nde benim tesellim ve ümidimdi. Bir portakalın sahibi, maliki, hamili olduğumu kimse bilmezdi. Onu en münasip zamanda yemek için şimdiye kadar saklamıştım. Bunaltıcı, bıktırıcı ve usandırıcı fırtına içinde aklıma geldi: ‘bari portakalımı yesem’ dedim.
“En münasip zaman, hatta münasip zaman bu fırtına zamanı mıydı? Belki değildi. Lakin kanala hücum bu gece olacaktı. Hücumun sonucu meçhuldü ve ne olacağımız da belli değildi. Sonra, fırtına beni dış alemden ayırıyor ve ortalığı adeta karartıyordu; yani, portakalı yerken kimse beni görmezdi. Çünkü tek portakalı arkadaşlarımla paylaşmak ve ondan bütün karargaha ikram etmek mümkün değildi.
“Portakalı şu sırada yemek münasip mi, değil mi diye epey düşündükten sonra yemeye karar verdim.
Çöl Fırtınasında Portakal Yemenin Güçlüğü
“Fakat nasıl yiyecektim? Soyarken ve yerken kumlanmamasını sağlamalı idim. Bir plan düzenledim. Fırtına esnasında başımızı kefiye ile örtmüştük. Portakalı dizlerimin arasına sıkıştıracak; kefiyenin himayesi altında soyacak; başımı öne eğecek ve olabildiği kadar çabuk yiyecektim. Öyle yaptım.
“Lakin nazari olarak mükemmel olan plan, tatbikatta fayda vermedi.
“Tabiat ve portakal bana karşı ittifak etmiş gibi idi. İnce kabuklu olan portakalım güç soyuluyor ve soyarken suları akıyordu. Benim faydalanamadığım bu lezzetli damlaları kum (yani Sina Çölü) zalimce emiyor; her dilim, ağzıma götürünceye kadar kum içinde kalıyordu. Hiçbir dilimi kumsuz yemek müyesser olmadı.
“Portakal bitti, bu fani dünyada her güzel şey gibi çabuk bitti.
“Portakalı yedikten, yani güya yedikten sonra pişmanlık duydum. ‘Keşke yemeyip de saklasaydım’ dedim. Hem portakalım kalmadı, hem hayli kum yutmuştum, hem de ellerim yapış yapış olmuştu.
Portakal Kıssasından Çıkan İki Hisse
“Şimdi sıra felsefeye geldi. Kıssadan iki hisse çıkardım:
“1-İnsan doğru bir karar verebilmek için inceden inceye hayli düşünüyor da sonunda yine yanlış karar veriyor ve kararı icra eder etmez pişman oluyor.
“2-Hiçbir düşünme, tecrübe yerine kaim olamaz. Şu kum fırtınası içinde portakalı kumsuz yiyemeyeceğimi bilmeliydim. Bu besbelli. Lakin insanlar bedahetlere ancak tecrübeden sonra inanırlar; hatta tecrübeden sonra da inanmayıp tecrübe edilmiş olan şeyi tekrar tecrübe etmeye kalkarlar.
Portakalı yedikten ve kıssadan hisseler çıkardıktan sonra yine fırtınayla başbaşa kaldım. Fakat bu sefer portakalsız olarak.”
Enver Paşa ile Cavit Beyin Para Tartışması
Cephede asker bu zorluğun içindeyken savaşın mali cephesini idare eden Maliye Nazırı Cavit Beyin nasıl güçlüklerle karşılaştığını ve askerle maliyecilerin bakış açısındaki farklılığı gösteren Hüseyin Cahit Yalçın’ın anlattığı anekdot ne kadar öğreticidir.
“Divan-ı Muhasebat vizesi meselesinden dolayı ( Enver Paşa) Cavit’le geçinemezlerdi. Bir gün, cemiyetin divanında ( İttihat ve Terakki Cemiyeti), para meselesi konuşuluyordu. Enver Paşa meselenin derhal çaresini buldu. Maliye Nazırının yüzüne bakarak:
-Kağıt para çıkar, dedi.
Cavit karşılıksız bir kağıt paranın mahzurlarını, zararlarını anlatmak istedi. O, lakırdıyı kesti:
-Canım, dedi. Ben Trablus’ta mukavvanın üzerine mühür bastım, para diye pekala geçti.
Cavit cevap vermedi.” (Hüseyin Cahit Yalçın, Tanıdıklarım, s.25)
Savaşın ve savaşların sadece muharebe ve askerlik boyutuna bakmak yetmiyor. Savaşın maliyesi ve bunun ülkenin iktisadi hayatını nasıl etkilediği gibi konulara da dikkate alarak tartışır ve televizyonlardaki tarih dizi ve filmlerinde bu konuları da işleyebilirsek hamasetin ötesinde bir tarih ve savaş anlayışımız gelişebilir…
Devamını Oku
13 Aralık 2025 Cumartesi - 08:55
Devamını Oku
12 Aralık 2025 Cuma - 09:19
Devamını Oku
11 Aralık 2025 Perşembe - 09:16