
SHP’den CHP’ye uzanan 'Kürt Raporları' serüveni neden bir türlü karşılık bulmuyor? Bölgede feodalite tasfiye edilirken, CHP’nin zihnindeki 'feodal algı' neden değişmedi?
Son Güncelleme: 31 Aralık 2025 Çarşamba - 12:25 | GDH Haber
CHP’nin Terörsüz Türkiye projesi kapsamında TBMM’de kurulan Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ndaki performansı ve komisyona sunduğu raporunu anlayabilmek için, CHP’nin ideolojik çerçeve ve bu meseleye ilişkin paradigmasını anlamaya çalışmak lazım. Yoksa CHP’nin adeta içeriksiz bu raporunu anlamlandırmak mümkün olmaz.
1970’lerin sonundan itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun sosyolojisi ve iktisadi yapısı büyük bir değişim yaşamaya başladı. Bu değişim sonucunda bölgedeki “feodal yapı ve ilişkiler” çözüldü. Ortaya çıkan yeni aktörler yeni aydınlar sınıfı, okuyan gençlik ve işsizlerden oluşan bir tür “proleterya”ydı. Türkiye’deki klasik partiler bu yeni aktörleri, onların şikayet ve taleplerini siyaseten temsil edemediler. Çünkü onlar resmi ideolojiye ve önceki “feodal yapı ve ilişkilere” göre tanzim edilmişti. Bir başka temel problem de 1950’de Demokrat Parti’nin bu meseleyi sivil bir şekilde yumuşatma ve aşma politikası 27 Mayıs ve 12 Mart darbeleri ve vesayet sistemiyle akamete uğratılmış olmasıydı.. Darbeler ve vesayet sistemi siyasi partileri merkezde dar bir alana hapsetmiş, çevredeki problemi merkeze taşıma ve çözüm arama misyonundan uzaklaştırarak siyasi partileri merkezin temsilcisi olmaya zorlamıştı. Bu yüzden de siyasi alanı, resmi siyasi partilerden bağımsız sosyalist ve İslamcı siyasi hareketler ve örgütler işgal etmeye başlamıştı.
12 Eylül 1980 öncesi bölgede birçok bağımsız adayın belediye başkanlıklarını kazanması bu yeni siyasi boşluğu gösteriyordu. 12 Eylül darbesi, Türkiye’deki siyasi partileri kapatarak ve sıkıyönetim zulmüyle bu süreci güçlendirdi. 1983 sonrasında çok partili hayata geçince de bu istikamette ciddi bir değişiklik olmadı. PKK ve ona yakın çizgideki siyasi Kürtçülük hareketi kitleselleştikçe diğer partiler ve bilhassa resmi ideolojinin taşıcısı CHP çizgisindeki partiler kadro ve taban kaybettiler. SHP yalpalayarak bölgedeki teşkilat ve tabanını HEP (bugünkü DEM Parti) çizgisine kaptırdı, bölgedeki meseleleri ele alabilen ve yeni politik durumu muhakeme edebilen kendine has müstakil bir politika geliştiremedi. CHP tek parti dönemindeki ret ve inkar politikalarının tarihi ve ideolojik sorumluğunun da faturasını ödedi. Buna karşılık CHP çizgisine nispetle değişimi temsil eden merkez sağ partiler ve öteden beri bölgede olan İslamcı partiler güçlerini muhafaza ettiler.
SHP; DSP ve CHP bu kaybı telafi etmek üzere zaman zaman bölgeye çıkartmalar yaptı ve Kürt sorununa ilişkin raporla hazırlasalar da bölgeden bir karşılık ve destek alamadılar. Çünkü SHP-CHP geleneğinin bölgeye bakıştaki ‘feodal’ algısı, anlamayan ve kapsamayan bakış açısı değişmedi. Bu yüzden de hak ve özgürlük vaat ederken dahi ikna edici olamadılar. Halbuki bugün 1970’lerin başına kadar kısmen geçerli olabilecek bu algı ve bakış açısı sosyolojik ve iktisadi değişimler karşısında iflas etmiş durumdadır.
‘Feodalite’ bölgede büyük ölçüde tasfiye edilmiştir. Kıtadan bir yarım ada ölçeğinden de küçük alanlara çekilmiştir. CHP, DEM Parti’de siyaset yapan elit ve tabana hitap etmedikçe ve onları partiye eklemleyecek bir formül bulmadıkça bölgede bir varlık gösterebilecek ilişkiler ağını yitirmiştir. Bu hitabın DEM Parti’nin tezlerini tekrar etmek veya eski CHP politika ezberini tekrar etmek dışında yeni bir yol olması lazım geldiği açıktır. Kaldı ki bugün bölgede 1990’ların sonundan itibaren filizlenen ve son yıllarda artan yeni bir değişim yaşanmaktadır. Artık ortaya yeni bir işadamları sınıfı, orta sınıf ve aydınla çıkmaktadır. Bu gelişmeler bir önceki değişim sosyal ve siyasi aktörlerini dahi zorlamakta ve dönüştürmektedir.
CHP’nin işi bu bakımdan bundan sonra daha zordur. Bir rapor, bir parti veya örgütle kurulabilecek bir ittifak doğrudan seçmen desteğini garanti etmemektedir. CHP’nin bölgeye ve Türkiye’ye bakış açısını, hatta paradigmasını değiştirmedikçe yeni toplumsal kesimlere açılması ve oralardan destek alması çok zordur. Bu ise, kendi tarihiyle ve parti sosyolojiyle hesaplaşmak gibi, rapor hazırlamanın ve bölgeye gezi düzenlemenin ötesinde bir siyaset anlayışını gerektirmektedir. CHP’nin TBMM Komisyon Raporu’nda bu bakımdan yeni bir bakış açısı, yeni siyaset olduğu söylenemez. Raporda Terörsüz Türkiye projesine ilişkin somut öneriler yer almıyor. CHP’nin yolsuzluk davalarından kurtarılması formülleri ve hatta Merkez Bankasının bağımsızlığı gibi birbiriyle bağlantısı olmayan dağınık bir öneriler demeti yer alıyor. Raporda terör örgütünün tasfiyesi için görüşler yerine, soyut Kürt vurgusunu ayrı bir yazıda ele alalım. CHP bu bahiste hala sahnenin dışında durmaktadır.
Devamını Oku
30 Aralık 2025 Salı - 10:21
Devamını Oku
29 Aralık 2025 Pazartesi - 14:15
Devamını Oku
28 Aralık 2025 Pazar - 08:00