
Muhalif ve liberal pozisyonu daha sonra devam ettiren Bellioğlu, tek parti diktatörlüğüne “mektupla muhalefet” edince hapsedilmiş, kitapları yağmalanmış ve çok ağır eziyetler görmüştür.
Son Güncelleme: 17 Ekim 2025 Cuma - 10:21 | GDH Haber
Milli Mücadele döneminde milletvekilliği ve bakanlık yapmış olan liberal bir siyasetçi Hüseyin Sırrı Bellioğlu, Atatürk’ün isteğiyle, lV. Dönemde (1931-1835) “muhalefet yapması” için müstakil mebus olarak seçilmiş, bu dönemde liberal perspektifle TBMM’nde ciddi katkılarda bulunmuş ve bu yüzden de Atatürk’ün isteğine rağmen İsmet İnönü ve Recep Peker’in muhalefetiyle yeniden seçilememiştir.
Muhalif ve liberal pozisyonu daha sonra devam ettiren Bellioğlu, tek parti diktatörlüğüne “mektupla muhalefet” edince hapsedilmiş, kitapları yağmalanmış ve çok ağır eziyetler görmüştür.
Sırrı Bellioğlu 1940 yılının Mart ve Nisan aylarında Cumhurbaşkanı'na, Genelkurmay Başkanı'na, Yüksek Askerî Şura üyelerine, yüksek rütbeli general ve amirallere, belediye başkanlarına, üniversite hocalarına ve gazetelere mektuplar göndermek suretiyle Cumhurbaşkanını ve hükümeti eleştirmiştir.
Bu mektuplarda "...hükümetin idaresi tarzı ferdin, insanlık haklarına, milletin hakimiyet salahiyetlerine karşı tahammül edilmemesi lazım bir tecavüz ve tahakküm şeklini almış, ilk çağları andıracak bir mahiyeti müstebidane iktisap ettiği..." düşüncesinden hareketle eleştirilerini dile getiren Bellioğlu, 27 Nisan 1940'da İngiltere ile yapılan ittifakı eleştiren imzasız 100 mektup yazdığı iddiasıyla tutuklanır.
Mektup gönderdiği kişiler arasında askerler de yer aldığı için, askeri hükümete karşı tahrik ettiği iddiasıyla 9 yıl 4 ay ceza alan Bellioğlu, aynı suçtan İstanbul adliyesi ikinci ağır ceza mahkemesinde de 27 Şubat 1941 tarihinde yargılanmış ve gizli devam eden mahkeme sonucu da 4 yıl 8 ay ceza almıştır.
Mahkemenin gizliliği, Cumhurbaşkanı ve hükümete yönelik eleştirilerin basına hiç aksetmemesi dönemin havası içinde beklenebilir olmakla beraber, Bellioğlu'nun aşağıda görüleceği üzere, ağır eleştirilere cesaret etmiş olması şaşırtıcıdır
Bu mektuplardan askerî savcı tarafından orduyu isyana teşvik olarak nitelendirilen kısım şöyledir:
Asker Siyasete Karışmasın
1- "Biz askerlerimizin siyasete karışmalarını istemiyoruz. Fakat bu hükümeti başımıza getirenlerin onlar olduğunu biliyoruz ve bunun için milletin düşürüldüğü bu hayvanî vaziyeti size bildiriyoruz.
2- Kumanda heyetimiz niçin hükümetle beraber cephe alıyor.
3- Eslahanın(silahının) ikmali ve müdafaa hatlarının yapılmaması vaktinde tahsisat verilmediğinden ileri geldiğini hükümete ihtar ediniz.
4- Halkı hayvanlaştıran bir hükümet ordunun müzaheretine müstahak mıdır?
5- Türk ordusunu milletin karşısına konmuş bir kuvvet gibi göstermeyiniz.
6- Siz de artık size düşen vazifeleri yapmaktan çekinmeyiniz.
7- Türk ordusu zalim bir kuvveti destekliyor.
8- Hükümet -mesuliyeti üzerime aldım- demekle size düşen vazife sakıt mı olur?
9- Şûrayı askerinin harp nihayetine kadar dağılmayarak ahvale dikkat ve mukadderatımıza nezaret etmesini isteriz.
10-Askerlerimizin hiçbir nüfuz altında bulunmamalarını rica etmiş idik tekrar ederiz ki siyasiyata iştirakleri mânası verilecek hareketlerden katiyyen içtinap edilsin.
10- Kumandanlarımızın arzuları hilâfına her yerde ve her zaman güya ordu kendi emellerinin mürevvici ve hadimi imiş gibi göstermekten geri kalmamaktadırlar.
11- Evlâtlarımız silâh altındadır. Millet yalnız vatan ve hürriyeti için harp etmek ister. Vaziyeti istismar ederek saltanat sürmek isteyenlere destek yapamazlar. Bu cihetin teminini kumandanlarımızdan samimî olarak istiyorum.
12- Merasimde ordunun yanında parti ricali mevki alamaz.
13- Ordunun hiçbir zaman siyasetle meşgul olmasını istemediğimiz için hükümetin bu hareketlerinden dolayı kumandanlarımızı tahtie etmedik (yanlışını çıkarmadık). Bunu aklımızdan bile geçirmedik.
14- Hükümetin bizi izmihlâle götürdüğünü görüyoruz. Halbuki askerlere istinad etmemiş olsalar onlar yerlerinde oturamazlar. Askerler bu gün mefkûresizdirler. Fakat hürriyetin mânasını müdriktirler bunu diktatörlere söyleyiniz.
15- İnsaniyeti tezlil (hor gören) edici bu intihap şeraiti baki kaldıkça milletin münevver tabakasını teşkil eden hekimlerimiz mebusluğu kabul etmemelidirler.
16- Biz hürriyet isteriz matbuat hürriyeti isteriz. Teşkilatı esasiye kanununun tatbikini isteriz."
Askerî savcının adlî mahkemeleri ilgilendirir dediği kısım aşağıdadır:
Millet Sürü Değildir
1- "Hükümet milleti memleket mukadderatına iştirak ettirmiyor.
2- Kendisini millete intihap ettiremeyecek kimseleri mebus tayin ediyor.
3- Millet, sürü haline getirilmiştir. Millet meyustur.
4- Hükümet, milletin vatani bağlarını zayıflatmıştır. Bu toprak üstünde kendisini yabancı hissediyor.
5- Türkiye bir mer'a, Türkler bir sürü hükümet te çoban haline gelmiştir. Cumhuriyetin manası kalmamıştır.
6- Bulgarlar kadar bile siyasi terbiyemiz olmadığı söyleniyor.
7- Matbuat hürriyetten mahrum. İdare tarzımız çat gölü etrafındaki aşiretlerin yaşayışlarına benziyor.
8- Hükümet bizi yularlı eşek hürriyeti ile idare etmek istiyor.
9- İsmet İnönü’nün beğendiği hükümeti biz de beğenmeğe mecbur değiliz. Hürriyetinin Saraçoğlu gibi muhatabına itimat telkin edemeyen liyakatsızın elinde bulundurulmasına mı yoksa memleketine yalnız midesile bağlılığını gösteren Fethi beye mi? bu sözleri söylerken vekiller heyetinde hamiyetine itimat ettiğimiz zevatın da incinmiş olabileceklerini düşünerek mustaribiz.
10- Sandalyede liyakatsız oturanlar memleketi felâkete götürüyorlar.
11- İngilizlerle yapılan muahedede Türk milletinin menfaatleri düşünülmedi. Türk ırkı tehlikeye kondu.
12- Müttefiklerin verdikleri eslaha(silahlar) demodedir.
13- Hükümet dahili icraatta askere güvendiğini hareketlerile ihsas ve izhar ediyor.
14- Bizi Bulgarlardan da aşağı göstermek suretile tezlil den hükümeti kendimizden kopmuş ad edemeyiz.
15- Müttefikler mağlup olurlarsa biz muzmahil(çökmüş) oluruz. Memleket mukadderatı ile kumar oynar gibi hareket ettiler.
16- Kendilerini efkârı aliye eshabı ad eden hükmet erkânı bizi hayvan sürüsü ad ediyor. Medeni haklara lâyık görmüyor.
17- Hükümet yarın terbiyeli köpeklere de rey vermekten çekinmeyecektir. Bizde intihabat bir komedidir.
18- Hükümet millette hiçbir medeni hak ve sıfat bırakmamıştır. Bu şerait altında milletin münevver tabakasını teşkil eden doktorlarımız mebusluğu kabul etmemelidirler.
19- Biz bu tarzda intihap edilecek mebuslar istemeyiz. Biz hürriyet isteriz. Matbuat hürriyeti isteriz. Teşkilatı esasiye kanunun tatbikini isteriz."
Fethi Okyar Halkı Kandırdı
Bellioğlu, Okyar'ın Konya'ya gidişinde iyi karşılanması sebebiyle Konya Belediye Riyasetine "Bir Hemşehriniz" imzasıyla 24 Şubat 1940 tarihli bir eleştiri mektubu göndermiştir.
Mektupta Fethi Okyar’ı ağır bir şekilde eleştiren Bellioğlu, bu mektup dolayısıyla da "rejimi tebdile teşebbüs"ten yargılanmışsa da, beraat etmiştir.
Bellioğlu, Serbest Fırka'nın zannedildiği gibi bazı kimseleri tecrübe etmek için kurulmadığını, Atatürk'ün yalan ve dolanla korkutularak Fırkanın lağvettirildiğini, bu işte Serbest Fırka’nın Reisi Fethi Bey'in de rolü olduğunu iddia etmektedir.
Fethi Bey'in bu şekilde mağdur olmuş gibi görünerek, sefir olduğunu ve beş bin lira aylıkla Avrupa'da vakit geçirdiğini ve tekrar başbakan olabilmek umuduyla Türkiye'ye döndüğünü düşünen Bellioğlu, "Anadolunun saf çocuklarının ne vakte kadar bu harislerin vesayetleri altında" kalacağını sormaktadır.
Bellioğlu bu yüzden Fethi Bey'in Konya'da "milletimizin kalbinden gelen bir küskünlükle" karşılanması gerekirken, bunun yapılmadığını, bu yüzden halkı "esaretten bıkmayan, uşak ruhlu" gören Fethi Bey'in suçlanamayacağını söylemektedir.
Bellioğlu son olarak "En medeni büyük hükümetler" kuran Türkün böyle giderse daha kötü şeylerle karşılaştığında teessüf hakkı bile olamayacağını ifade etmektedir.
Bellioğlu'nun sadece İnönü'yü değil, Fethi Bey'i de ağır bir şekilde eleştirmesi, Serbest Fırka'dan beklentilerin karşılanamaması yüzünden duyduğu kırgınlık, eleştirdiği 1940 Türkiye'sinin başka türlü olma ihtimalinin gerçekleşmemesinin yarattığı hayal kırıklığıyla izah edilebilir.
İnönü Orduyu Kullandı, Savunmayı İhmal Etti
Bellioğlu, hükümet dışında bir yazısında hükümeti ordunun prestijini öne sürerek desteklediği için Sadri Ertem'e gönderdiği mektuplar yüzünden de yargılanmıştır.
Bellioğlu, Sadri Ertem'in 14 Mart 1940'ta Tan gazetesinde yayınlanan yazısı üzerine ertesi gün bir mektup yazarak Tan gazetesine göndermiştir. Mektubunda Sadri Ertem'in yazısında bahsi geçen Yüksek Müdafaa Meclisi adıyla bir Meclis olmadığını, bunu hükümetin halkta askerlere karşı duyulan "hürmet ve itimadı istismar etmek" için askerlerle beraber yaptığı toplantıya bu adı verdiğini iddia etmektedir.
Bellioğlu devamla memleket hudutlarının tamamen açık ve ordunun çağdaş teçhizattan yoksun olduğunu, İngilizlerin verdiği malzeme ve paranın küçük bir orduya bile yetmeyeceğini iddia ediyor.
Bellioğlu Ertem'in makalesinde yer alan "tehlikeyi, millet kendi kuvvetiyle yener" cümlesine katıldığını ancak milletin çiğnenen medeni hakları üzerine kurulmuş olan "hırs ve menfaat saltanatı" için fedakârlık edip etmeyeceğini kendisinin takdir edeceğini ileri sürüyor.
Sadri Ertem'in İnönü'nün itimat ettiği hükümetin savunma işlerini yüzde yüz halletmiş olacağına inanmasını eleştiren Bellioğlu bugünkü eksikliklerin sorumlusunun memleketi yıllarca başbakan sıfatıyla yönetmiş olan İnönü'de olduğunu söylüyor. Bellioğlu'nun mektubu şöyle bitiyor:
"Biz hürriyet isteriz. Matbuat hürriyeti isteriz. Teşkilatı esasiye kanununun tatbikini isteriz."
Hüseyin Sırrı Bellioğlu, affedilmesi için yaptığı uzun mücadele ve yazışmalarının sonucunda ancak 16.5.1951 tarihinde ve Demokrat Parti iktidarında, TBMM'nin kabul ettiği 5765 sayılı özel bir kanunla affedilebilecektir.
Devamını Oku
07 Aralık 2025 Pazar - 07:00
Devamını Oku
06 Aralık 2025 Cumartesi - 07:00
Devamını Oku
30 Kasım 2025 Pazar - 12:00