
3 Kasım 1996’da Susurluk’taki trafik kazası ve 3 Kasım 2002’deki genel seçimler. Türkiye tarihinde ve siyasetinde yer eden ehemmiyete sahip her iki hadise.
Son Güncelleme: 08 Kasım 2025 Cumartesi - 07:00 | GDH Haber
3 Kasım günü iki önemli hadisenin yıldönümü: 3 Kasım 1996’da Susurluk’taki trafik kazası ve 3 Kasım 2002’deki genel seçimler... Türkiye tarihinde ve siyasetinde yer eden ehemmiyete sahip her iki hadise de, Türkiye’nin halen devam eden özgürleşme, demokratikleşme, liberalleşme ve normalleşme sürecinde dönüm noktalarına işaret etmektedir. Bugünkü ve bundan sonraki gelişmeleri anlayabilmek bakımından evvela, bu iki tarihi dönüm noktasının doğru anlaşılabilmesi şarttır. Birbirleriyle yakından ilişkili bu iki hadiseyi doğru anlayamayan siyasi hareketler ve aydınlar, marjinalleşme sürecine girmişlerdir. Giderek bir tasfiyeye dönüşen bu süreç, halihazırda devam ediyor.
Türkiye, klasik Osmanlı nizamının çöküşünden sonra her alanda yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Özellikle Tanzimat fermanıyla hız kazanan bu yenileşme hareketleri, İkinci Meşrutiyetle zirveye ulaşmıştır. Bir çok alanda büyük dönüşümlere imza atılan İkinci Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kötü yönetimi yüzünden liberal demokrasi tam anlamıyla hayata geçirilememiştir.
İttihatçıların içinde hakimiyeti ele geçiren bir grup militarist ve müdahaleci bir zihniyetle otoriter bir rejim kurmuşlardır. İçinde gayrimeşru ve gizli örgütlenmelerin de bulunduğu bu yapı, Osmanlı İmparatorluğunu batırdığı, demokrasiyi ortadan kaldırdığı gibi çok kötü bir takım gelenekleri de devlet ve siyaset hayatına sokmuştur: Bunlar, devletin ve siyasi yapıların içinde silahlı illegal örgütlenmelerin varlığı, gayrimeşru şiddet kullanımı ve ordunun siyasete alet edilmesidir. İttihatçılar, çok yanlış bir kararla girdikleri Birinci Dünya Savaşını kaybedince resmi olarak iktidarı bırakmak zorunda kalmış, ancak fiilen iktidarda olma gayretlerine devam etmişlerdir. Milli Mücadele sırasında ve sonrasında yaşanan çatışmalardan sonra Mustafa Kemal Paşa ve CHP, bu İttihatçı grubun önde gelenlerini tasfiye etmiştir. Tasfiye sadece kadro düzeyinde olmamış, yukarıda bahsedilen yanlışlardan da büyük ölçüde uzaklaşılmıştır.
Burada tam bir kopuşun yaşanmadığı açık olmakla beraber, İttihatçılara nispetle Mustafa Kemal Paşa; İsmet İnönü ve CHP meşruiyet çizgisine önem veren, illegaliteden, lüzumsuz şiddetten kaçınan ve dış politikada maceradan uzak bir siyasi çizgiye çekilmişlerdir. Mamafih, bu dönemde yaşanan siyasi rejim değişikliği ve bütün bunların dünyayı kaplayan anti-demokratik ortamda geçekleşmesi, İttihatçı geleneğin tam anlamıyla tasfiyesini engellemiştir. İttihatçı gelenek ve üslup, içten içe yanan bir köz gibi varlığını devam ettirmiş ve uygun bulduğu vasatta neşvü nüma bulmuştur.
Türkiye’nin 1946’da çok partili hayata geçmesi ve ardından 14 Mayıs 1950’de demokrasiye geçilmesiyle de, rejim tam anlamıyla demokratikleşmediğinden, bu dönemde de hesaplaşma yapılmamıştır. 1946 sonrası dönemde, ABD ve Nato ile kurulan yakın ilişkiler, devlet ve siyaset içinde yeniden yapılanan bu çevreyi uluslararası bir organizasyonun parçası haline getirmiştir. 6-7 Eylül’den 27 Mayıs darbesine kadar bir çok alanda faaliyet gösteren bu illegal yapılanma, zaman içeride her kuruma sızan ve toplumsal köklere de ulaşan bir cesamete kavuşmuştur. 1960 ve 1970’lerde iyice gelişip serpilen bu yapı, artık Ecevit’in ifadesiyle dönemin Başbakanının gücünü yetmediği korkulacak bir unsurdur.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin toplumda kabul görmesi için üzerine düşeni yapan ve artık kontrgerilla diye anılan bu güç, özellikle 1989’da Sovyet Blok’unun dağılmasıyla NATO şemsiyesini kaybetmeye başlamıştır. Üstelik NATO’nun batılı demokratik ülkelerinde de, Gladyo adıyla çekirdek bir güç halinde örgütlendiğinin anlaşılmasıyla, kamuoyunda mahkum edilen bu yapılanma, Türkiye’de tasfiye edilmeden Güneydoğu’daki düşük yoğunluklu çatışma ile yeni bir görev alanı bulmuştur.
12 Eylül rejiminin 1982 anayasasına sinen ruhuyla, demokratik süreci zaten Milli Güvenlik Kurulu ile vesayeti altına alan gelişmeler, 1990’dan sonra Güneydoğu’daki çatışmalarla pekişti. Kazandığı cesamet ve güç, giderek devletin meşru silahlı güçlerini dahi rahatsız eder bir hale gelen bu çevrelere karşı biriken tepki, 3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesinde yaşanan bir trafik kazasıyla kamuoyuna mal oldu. Kazada milletvekili ve Bucak Aşiretinin lideri Sedat Bucak, emniyet müdürü “devrimci” Hüseyin Kocadağ ile 80 öncesinin siyasi şiddet hareketinde dramatik roller üstlenmiş, “ülkücü” firari sanık Abdullah Çatlı’nın aynı arabada oldukları ortaya çıktı.
Bu resme ve arkasında bulunan ilişkiler ağına yönelik başlayan tepki, şaşırtıcı bir şekilde büyüdü ve kamuoyuna mal oldu. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ifadesiyle “rutin dışına çıkan devlet”, böylece topluma yakalanmış oldu. Artık “derin devlet” diye anılan bu yapılanmanın dışına çıktığı hukuktu ve aslında rutinleşen bu hukuksuzluk nizamıydı.
Esasen bu yapının, Susurluk’u çok aşan bir güce sahip olduğu, Susurluk dolayısıyla başlayan sivil tepkiyi bir anda Refah-Yol aleyhinde bir kampanyaya dönüştürme başarısıyla ortaya çıkmıştır. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan ise devletin ve hukuk dışı güçlerin meşruiyet tartışmasına dönebilecek bu hadiseyi, “fasa fiso” olarak nitelendirmesi siyasi hayatındaki en kritik basiretsizliklerden biri olarak tarihe geçecektir.
Bu basiretsizliğe ve kampanyanın saptırılmasına rağmen, toplumdan ve devletin içinden yükselen eleştiriler, Güneydoğu Anadolu’da yaşanan düşük yoğunluklu çatışmanın düzeyinin düşmesiyle birleşince, bu yapı eski gücünü ve hiyerarşisini kaybetmeye başladı. Bunda kamuoyunda yükselen tepkiler, dışarıdan gelen eleştiriler yanında, ordu üst yönetiminin ve MHP lideri Bahçeli’nin kararlı tavırları etkili oldu.
Bu vesileyle Türkiye’nin bu tarihi geçmişiyle büyük ölçüde hesaplaştığını söylemek lazım, ancak bu tür yapıların şimdi serbest kalmış artıklarını tam olarak hukuk devleti disiplini altına alacak tamamlayıcı siyasi ve hukuki bir hamleye ihtiyaç vardır.
Devamını Oku
30 Kasım 2025 Pazar - 12:00
Devamını Oku
29 Kasım 2025 Cumartesi - 10:29
Devamını Oku
23 Kasım 2025 Pazar - 07:00