
Dünya çok önemli şeyler konuşur ve karara bağlarken, CHP çizgisindeki dergi ve gazetecilerin başörtüsünden başka uğraşacak işi, söyleyecek sözü yok mudur? Bizi dinlemiyorlar, bari "inkılabın sahibini" dinlesinler...
Son Güncelleme: 26 Eylül 2025 Cuma - 09:26 | GDH Haber
Geçtiğimiz günlerde CHP çizgisindeki bir dergi başörtüsünün yeniden yasaklanmasından bahsetti… CHP’nin din ve vicdan hürriyetlerindeki kötü sicilinin bu şekilde hatırlanması mühim. Bu yazıda Atatürk döneminde kadın kıyafetlerine yasaklayıcı bir düzenleme getirmek isteyenleri ve bu isteğin "inkılabın sahipleri" tarafından sert bir şekilde reddedilişini hatırlayalım.
1935 senesinde Bursa CHF teşkilâtı kadınlara saylav (milletvekili anlamında) seçme ve seçilme hakkının verilmesi vesilesiyle, Bursa'nın Türk "devrimine" bağlılığını göstermek istemektedir.
Bursa'da "devrim" aleyhinde gerçekleşen bazı olaylar sebebiyle bu konuda bir hassasiyet vardır. Bu olaylar muhafazakar bir kişi olan Milli Mücadele kumandanlarından Sakallı Nuretti Paşanın Atatürk'e ve CHF'ye rağmen iki defa bağımsız mebus seçilmesi ile Türkçe ezana karşı Bursa'da bir protesto gösterisinin yapılmasıdır.
CHF çizgisinde yayın yapan haftalık Yeni Fikir gazetesinde yazılan başyazıda şöyle deniyor: "Bursa, kendisinden kuşkulananlar varsa, hem onları inandırmak, hem de temiz özlü evrimseverliğini [devrimcilik kastediliyor] göstermek yükünü omuzlamıştır."
Bu yük dolayısıyla CHF il kongresinde "...kadınların çarşaf ve peçelerinin kaldırılması dileği" dile getirilmiş ve CHF il teşkilatı bu bahiste ne kadar ileri giderse göze gireceklerini düşünmektedir. Yeni Fikir gazetesinde yer alan "Fırka ve Bursa Kadını" başlıklı başyazıda şöyle deniyor:
"Kongrede, kadınların çarşaf ve peçelerinin kaldırılması düşüncesi ileriye sürülünce bütün eller kalktı ve kongre üyeleri işe kendi karılarından başlamağa söz verdi." (Yeni Fikir, 20 İlkkanun (Aralık) 1934.)
İşte bu hava içerisinde çarşaf ve peçe meselesi, 9-16 Mayıs 1935 tarihinde toplanan CHF Dördüncü Büyük Kurultayı'nda da gündeme gelmiş ve tartışılmıştır. O dönemde birçok il genel meclisi çarşaf ve peçeyi yasaklayan kararlar almıştır.
Kurultaya Muğla ve Sivas'tan gelen dileklerde Kurultayın bu yönde karar alması istenmektedir. Dilek Komisyonu ise bu konuda Parti ve Hükümetin kurumları ile kanunî düzenleme yapmanın gereksiz olduğuna karar vermiştir.
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya da Dilek Komisyonunun görüşüne katılarak bu konunun "hiçbir kanun eli dokunmadan" zamanla ortadan kalkacağını ve Kurultayın bu kararı onaylamasını istemiştir.
Dilek Komisyonu Raportörü Hakkı Tarık Us (Giresun) ise söz alarak meselenin inkılapçılık açısından değerlendirilmesini, peçenin yasaklanmasını ısrarla istemiş ve şapka inkılabını örnek göstermiştir.
Hakkı Tarık Us partinin kendi haline bırakılsa birkaç yüzyıl alabilecek işleri kısa sürede inkılapçılık vasfıyla başardığını ileri sürerken; General Kâzım Sevüktekin (Diyarbakır) de peçe ve çarşafın asayiş açısından sorun yarattığını, geçmişte yaşadığı bir olayı örnek vererek iddia etmiştir.
Parti merkezine yakın olan ve merkezin düşüncelerini dile getiren Aka Gündüz (Ankara) ise meselenin ancak bir zabıta meselesi olabileceğini ve Kâzım Paşa'nın bunu teyit ettiğini ifade etmiştir.
Aka Gündüz şöyle demektedir: "Türk inkılabı çarşaf ve peçe için yapılmış bir inkılap değildir. Türk inkılabında çarşaf ve peçe diye bir şey yoktur.". Cevaben söz alan İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ise bu ısrara çok sert bir karşılık vermiştir.
İnkılabı yapanlar ve inkılâbın sahibi Atatürk adına konuştuğunu belli eden Kaya, şöyle demektedir: "Eğer bu, bir mesele olsaydı bu büyük inkılâbı yapan, bunu da programına koyar ve sizden lâzım gelen kararı alırdı."
Bu söz sanırım dönemin otoriter havasını ve CHP'nin bu otorite karşısındaki aciz konumunu yeterince gösteriyor. Bu yüzden CHP'nin "devlet kuran parti" böbürlenmesinin içi boştur. Kaya, konuşmasının devamında Hakkı Tarık Us'un inkılâp ve inkılâpçılık anlayışını da eleştirir.
"İnkılâb her gün, inkılâb her şey için ve bir günde inkılâb. Böyle bir kaide yoktur. İnkılâbı[n] esası kurulur. Onun teferruatı zaman bırakılır ve zamanla tatbik edilir. Cumhuriyet bir inkılâptır.
Fakat, onun emrettiği işlerin tatbikatı senelerce sürer ve sürecektir. Çünkü, o da, zamana muhtaçtır... Çarşaf da, bu mealdendir... Bırakmalı, memleketler, [il genel meclisleri kastediliyor] kendi ihtiyacını, kendi irfanile bularak, bu işi kendi yapsın... İdari olarak, siyasal olarak bunları yapacaklardır... Fakat, bir kanun çıkarmak fırkanızı çok müşkül mevkie düşürür"
Eğer bu görüşmelere bakacak olursak CHP'nin ilk kurucuları bütün yanlışlarına rağmen, kendilerini müşkül duruma sokacak bir büyük yanlıştan uzak duracak "feraseti" gösterebilmişlerdir.
Dünya çok önemli şeyler konuşur ve karara bağlarken, CHP çizgisindeki dergi ve gazetecilerin başörtüsünden başka uğraşacak işi, söyleyecek sözü yok mudur?
Yeni CHP'nin, eski CHP'nin bu "ferasetinden" bile uzaklaşması, kendileri için pek hayra alamet değildir. Bizi dinlemiyorlar, bari "inkılabın sahibini" dinlesinler...
Devamını Oku
07 Aralık 2025 Pazar - 07:00
Devamını Oku
06 Aralık 2025 Cumartesi - 07:00
Devamını Oku
30 Kasım 2025 Pazar - 12:00