
Kaftan kafa hükmeden Roma bile yıkıldı, iktisadi ve teknolojik illüzyonlar üzerine kurulu modern kapitalist batı mı ayakta duracak Allah aşkına?
Son Güncelleme: 16 Nisan 2025 Çarşamba - 11:32 | GDH Haber
B. Dün kaldığımız yerden devam edelim. Sizin üzerinizde bulunan, mütaal, yani aşkın bir otorite tarafından tanımlamıyorsanız eğer, kendi kendinizi bir şekilde tanımlamak durumundasınızdır. Kendi dûnunuzdakilerce tanımlamayı göze alamazsınız ve dengeniz varsaydığınız kimseler tarafından tanımlanmayı kabul ediyor oluşunuz da o kimselerin dengeniz değil üstünüz olduğunu ortaya koyar. Dolayısıyla sizi tanımlayacak olan iki merci vardır: ya üstünlüğünü ve otoritesini kabul ettiğiniz bir zat yahut bizatihi siz bunu yapacaksınızdır.
Aydınlanmacılığın civarına da uygun olarak Türk modernistleri Allah ile aralarındaki bağı, yalnızca günlük hayatta Şar Şerifin tatbikatı ile sınırlı olmayacak şekilde kopardı. İlahi bir tavsif ile vasıflandırılmayı reddediyor oluşları çıkış noktaları gözünün önünde bulundurulduğunda garipsenmeyecek şeydir.
Buna mukabil kendilerini bizzat tavsif noktasında da oldukça aşılamaz bir kaosun içinde oldukları hakikattir. Şu günlerde karşımıza çıkan tarifler bu kafa karışıklığını ortaya koyuyor fakat bu yeni ortaya çıkmış bir kaos değildir. Kimliği kendini Jöntürklerin temsilcisi olarak tarif eder, kimi aklın ve bilimin takipçisi, kimi insanlık paydasından dem vurur bir Bahai gibi, kimi daha lokal vurgularda bulunur. Dersim dağlarında Seyyid Rıza’nın matemini tutarken Anadolu semalarında Sabiha Gökçen’e medihlet düzene de denk gelirsiniz.
Devrimcilik, özgürlükçülük, demokratlık, ırkçılık hep aynı paydanın altında toplanılmaya çalışılır. Aklın ve bilimin rehberliğinde çağdaş, ilerici, şu ve bu olduğunu iddia ettikleri bir paydadır bu. Beşir Fuat‘ın nihilizminden Özgür Özel‘in kafa karışıklığına uzanan geniş bir yelpazedir bu. 150 yıldan fazla zaman geçti, hala Türkiye aydınlanmacılığı ve batıcılığı kendisini ayakları yere basar bir biçimde tanımlayamadı.
Öyleyse dışarıdan, daha yücelerden, yüksek bir makamdan bir tanımlayıcıya ihtiyaç duyuyor Türkiye modernistleri. Adı üstünde batıcılar, batılılaşma serüvenimizin meyveleri; tavsiye edici makam bellidir, uzun uzun aramaya hacet yok. Peki, bu makam o bir zamanlar şaşaasıyla, teknolojik bakımdan geri kalmış Türkiye’nin evlatlarını büyüleyen o heybetli dev midir hala? Görüyoruz ki değil. Bizim şimdi tartıştığımız şeyi Spengler yüzyıl evvel görmüş ve kendinle mahsus bir ifadeyle beyan etmişti.
İsterseniz daha doğru bir ifadeyle kirvesi olmayan sünnetlik çocuk deyin dilerseniz daha batılı bir ifadeyle vaftiz babası olmayan bir bebeğe benzetin; velisi olmayan bir yetim gibidir aydınlanmacılarımız. Meydanlardaki gençlerin çok önemli bir kısmının “biz ne yapıyoruz böyle?” diye münkariz biçimde sağa sola bakışı bu sebepledir. Birkaç jenerasyon bu anlamsızlıkla heba oldu gitti.
Kel ve fodul aydınlanmacılığımız gelecek kuşakları da maalesef aynı anlamsızlık ile devrediliyor. Dün bahsettiğim gibi 19. yüzyılda batıcı olmanın bir anlamı vardı ve bir şekilde insana ümit veren, istikbal vadeden bir şeydi. İkinci savaş sonrasında Batıcı olmak, durdurulamaz şekilde başaşağı giden bir uçağa yolcu bileti almaya benziyor. Artık sizi tarif edecek, size anlam verecek, sizi bir istikamete sevk edecek bir Batı yoktur.
Kendi özünden yana kendinde hiçbir şey bırakmayan müsrif bir miras yedi sizi tanımlayamaz. Batı en fazla bizi tanımlar ve bunu da derin anlamlar izafe etmeden, ihtiyaç duyduğu “öteki”yi ortaya koyabilmek için zahmetsizce yapar.
Antitez olarak kıymetli olan Türk’ün bakiyesinden arta kalan aydınlanmacılar en fazla ihtiyaç duyulduğu kadar değer görür. Dedik ya adamlar kendi dertleriyle meşgul, kendi anlam krizlerini nasıl aşacaklarına kafa yoruyor. Bir de sizin varlık krizinizle mi uğraşacaklar Allah aşkına?
Şimdi şöyle bir dönüp etrafına baktığında Türk modernisti, bir zamanlar kendisini batıcılığa ikna eden şeyden mahrum olduğunu fark etmektedir. Batı ile aramızdaki teknoloji makası o bir zamanlar olduğu kadar açık değildir.
Küreselleşme işte, hepimiz Çin’de üretilen teknolojiyi kullanıyoruz artık. İşte bundan dolayıdır ki yeni kuşakları batıcılığa ikna etmek için kendilerince değerlerden vuruyorlar ve o değerlerin ne kadar yüksek olduğunu anlatıyorlar.
Her aklı başında kimse bir hakikatin farkındadır oysa, Batı da kendi değerlerine sahip çıkmıyor; gayet pragmatik, merkezkaç kuvveti ile ilerleyen ve varlığını bir şekilde dededen kalma ne varsa satarak sürdürmeye çalışan bir batı var karşımızda. Bir yönüyle çok hüzünlü bir hikayedir, buna sevinilmez.
Fakat Allahın da adetidir, kendine asla şerik kabul etmez. Küllü men aleyha fân… böyledir. Kaftan kafa hükmeden Roma bile yıkıldı, iktisadi ve teknolojik illüzyonlar üzerine kurulu modern kapitalist batı mı ayakta duracak Allah aşkına?
Nereden bakarsanız bakın zor bir süreçten geçiyoruz ve bu sürecin en büyük zorluğunu modernistlerimiz yaşıyor. Yine çok uzattık ve mevzuyu tamamlayamadık. Bir dahaki yazıda buradan devam edelim.
Devamını Oku
12 Aralık 2025 Cuma - 02:14
Devamını Oku
13 Kasım 2025 Perşembe - 13:05
Devamını Oku
20 Ekim 2025 Pazartesi - 09:30