Bugün diploma yarın kurultay

Dün akşam her biri benden çok daha kıdemli ve malumat sahibi kimselerin bulunduğu bir mecliste malum gündemi konuşurken bir üniversite rektörü hocamız “işlerin bu kadar sıkı tutulduğu günümüzde dahi yurtiçi yahut yurt dışı üniversite geçişi aracılığı yapan organize çeteler var. Her yıl bunların aracılık ettiği dosyaları ayıklayıp duruyoruz. Hatta bir keresinde hukuk fakültesi olmayan yurtdışındaki bir üniversiteden transkript sunarak geçiş yapmaya çalışan oldu.” tespitini yaptı.

Konu hakkında yorum yapan bir başka hukukçu ise “80'lerde ve 90'larda bu çetelerin belli referans isimlere atıfta bulunarak bu işleri organize ettiğinin altını çizdi. O yıllarda yapılmış yatay geçiş işlemlerinde bu referans isimler takip edilerek kimlerin bu organize faaliyet neticesinde Türkiye üniversitelerine geçiş yaptığı tespit edilebilir” dedi.

Yine aynı mecliste bulunan ve siyasetin duayeni olarak tarif edebileceğimiz bir kimse ise (izinlerini almadığım için her üçünün de adını zikretmiyorum) “İmamoğlu’nun diploma mevzusunu hukukçular hukuki bir zeminde konuşabilirler ancak biz ahlaki bir zeminde ele almalıyız zira buradaki usulsüzlük milyonların hakkına tecavüz anlamına gelir” diyerek hadiseye yaklaştı.

Meselenin ilginç biçimde az tartışılan tarafı şu: İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi’ne birtakım aracıların tavassutuyla usulsüzce geçtiğini ve hakkı olmayan bir eğitim neticesinde diploma aldığını bize Ak Parti içinden birileri söylemedi. Ak Parti çevreleri bu malumata sahip olsalar bunu İmamoğlu’na karşı iki seçim geçtikten sonra ülke gündemine sokmazlardı.

Aksine bir süredir CHP içindeki mücadelelerin bir meyvesi olarak ifşa edildi bu durum. Özgür Özel-İmamoğlu-Mansur Yavaş arasında yenen meşhur Ahlatlıbel yemeğinde, Yavaş’ın “İmamoğlu’nun paralı trolleri bana her gün hakaret ediyor; bu konuyla alakalı elimdeki belgelerde bunlardır” dediği televizyon ekranlarında dile getirildi ve Mansur Yavaş bu iddiaları yalanlamadı.

Mansur Yavaş’ın Ebru Gündeş konserine 80 milyon liralık bütçe aktardığı iddiası da elimize CHP çevrelerinden geçmişti.

Şimdi ilginç şekilde İmamoğlu’nun diplomasının ardından yas tutar gibi yapıp, bir yandan da kendi siyaset kayığını yürütenler bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Bir yandan İmamoğlu’nun adaylarının önünü kesmek için gerekli her türlü enformasyonu kamuoyunun önüne atarken öte yandan İmamoğlu’na bu kumpası iktidarın kurduğu ve CHP karşısında devlet aygıtının kullanıldığı şayiasını yayarak kendi siyasetleri nam-ı hesabına durumdan faydalanıyorlar.

Meselenin içyüzü nedir bilmem, yukarıda zikrettiğimiz hocamızın beyan ettiği gibi İmamoğlu’nun geçişini bir çete mi organize etti onu da bilmem. Fakat bildiğim ve hadiseden anladığım şey şudur: İmamoğlu’nun iki ayaklı üniversiteye giriş sınavında Türkiye’de eğitim veren bir üniversiteye girecek puanı elde edemediği ve hiçbir şekilde denkliği olmayan bir üniversiteye kayıt yaptırarak sonrasını işin uzmanı kimse yahut kimselere havale ettiği ve böylelikle İstanbul Üniversitesi diploması aldığı Üniversite’nin beyanıyla da ortaya çıkmıştır.

Bizi bu sürece getiren ise CHP’nin kendi içinde sürüp giden çatışmadır.

Önümüzdeki günlerde bir başka dana kuyruğu daha kopacak ve CHP kurultayı ile ilgili bir karar verilecek. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Mart'ın sonu bahar” sloganı kendince bir kez daha anlam kazanacak.

Bakın o gün için de yine aynı durum söz konusudur. CHP Kurultayı’nın iptali ne hükümetin ne de Ak Parti çevrelerinin çabasının bir neticesi olacak. CHP kendi içinde mücadelesini veren kliklerin savaş alanına dönecek ve bu esnada siyasal argüman yine konuyla alakası olmayan mecralarda bulunacak. İzleyin göreceksiniz.