
Keşmir sebebiyle üç kere savaşmış olan iki ülkenin, Kuşak-Yol projesini sabote etmek amacıyla yeniden karşı karşıya getirilmesi iki ülkenin de çıkarına değil.
Son Güncelleme: 01 Mayıs 2025 Perşembe - 12:44 | GDH Haber
Hindistan ve Pakistan bayrakları - AA
Güney Asya genel olarak ilginizi çeken ve gündemini takip ettiğimiz bir kıta değil maalesef. Asya’ya karşı ilgisizliğimiz bir başka tartışmanın konusu. Fakat şu günlerde Hindistan ile Pakistan arasında yaşanan gerilim bir şekilde dikkat kesilmemiz ve yakından takip etmemiz gereken, dünyanın belki de en önemli aktüel hadisesi.
Çin’e alternatif üretim merkezi olarak parlatılan ve Çin’in hiçbir zaman başaramayacağı kültürel temsil kabiliyetine sahip Hindistan, Pakistan ile son yılların en ciddi gerilimini yaşıyor.
Modi sonrası gerek ülke içindeki Müslümanlara yönelik artan baskılar gerekse Pakistan’la hiçbir zaman çözülememiş ve sürekli dondurulmuş Keşmir sorunun hortlatılması Pandemi sonrası dünyanın yeni bir kabusa uyanması anlamına geliyor. Hammadde-üretim-pazar zincirinin koptuğu, sermayenin kendisini yeniden akkumule ettiği Pandemi sonrası süreçte, hiç de yeni ortaya çıkmamış bahaneleri öne sürerek bu iki gücün karşı karşıya getirilmesi sadece bölge için değil bütün dünya için büyük sıkıntıları beraberinde getirecek.
Karaçi-Gvadar limanlarının ve Hürmüz Boğazı’nın dünya ticareti için ne kadar önemli olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok.
1980’lerden, Afgan cihadından, Rambo III filminden kalma bir Amerikan hediyesi olarak Pakistan dağları ve şehirleri kimin kontrol ettiğini kimsenin bilmediği örgütlerle kaynıyor. Bu örgütler elbette her terör örgütünün alakası olduğu şekilde Amerika’yla alakadar örgütler.
Son yıllarda yapmış oldukları saldırılara dönüp baktığımızda öncelikli hedeflerinin Çin’in kuşak-yol projesi olduğunu görüyoruz. Üç yıl önce Kazakistan’da çıkan ayaklanmalar, Pakistan merkezli örgütlerin İran, Hindistan ve Çin gibi büyük güçlere yönelik saldırıları ve nihayet İslam âlemini sürekli Doğu Türkistan gündemine sevk etmek isteyen retorik hep aynı hedefe yönelmiş durumda. Böyle bir ortamda Hindistan ile Pakistan arasında yaşanan gerilimi doğal bir gerilim olarak okumamız mümkün değildir.
Asya, batılı güçlerin (Çarlık Rusyasını da bu cümleye dahil edebiliriz) ilgisini çektiği 19. yüzyıldan beridir ilginç bir yeniden inşaaya sahne oldu. Elbette tesadüf eseri değil, bilinçli bir mühendisliğin eseridir bu yeniden inşaa. Doğudan batıya Fergana vadisi, Keşmir, Nepal, Kuzey Kazakistan, Doğu Türkistan, Mançurya, Tayvan, Kore gibi alanların hepsinin çatışma potansiyeli taşıyan mayınlı araziler şeklinde dizayn edildiği ilginç bir kıta Asya.
Gerekli olduğunda derin dondurucudan çıkarıp sanki yeni ortaya çıkmış gibi bir çatışma vesilesi haline getirilebiliyor bu alanlar. Geçtiğimiz hafta Keşmir’de, yine adını sanını kimsenin bilmediği bir terör örgütü tarafından gerçekleştirilen bir saldırı şu anda yaşanan gerginliğin ateşleyicisi oldu. Fakat rica ederim, sebep olduğunu iddia etmeyelim zira yukarıda da arz etmeye çalıştığım gibi, Modi’nin Hindistan’a böyle bir gerilime zaten uzun süredir teşneydi.
Hindistan son derece popülist bir yönetici güruhu eliyle idare ediliyor. Yaşanan gerilim sonrası Hindistan‘ın Pakistan’a su akışını kesmesi, Pakistan’ı savaşa sevk ederek terör saldırısının sanki Pakistan devleti tarafından yapıldığı algısını pekiştirmeyi amaçlıyor.
Keşmir sebebiyle üç kere savaşmış olan iki ülkenin, Kuşak-Yol projesini sabote etmek amacıyla yeniden karşı karşıya getirilmesi iki ülkenin de çıkarına değil. Fakat iki ülke arasındaki tarihsel rekabet, İngiliz mühendisliği ve Hindistan‘ın Modi gibi maksimalist bir siyasi tarafından yönetiliyor olması faktörleri bir araya gelince en istenmeyen şey oldukça muhtemel hale gelebiliyor.
Umalım ki bu iki nükleer güç yalnızca kendilerine değil bütün dünyaya zarar verecek böyle bir çatışmadan uzak dursun.
Devamını Oku
12 Aralık 2025 Cuma - 02:14
Devamını Oku
13 Kasım 2025 Perşembe - 13:05
Devamını Oku
20 Ekim 2025 Pazartesi - 09:30