gdh'de ara...

Gulf State Analytics: Ortadoğu ve Körfez ülkeleri ABD'nin etkin olmadığı bir düzen arayışında!

Ortadoğu ve Körfez ülkeleri, ABD'nin etkin olmadığı bir düzen yaratmaya çalışıyor. Peki Gazze Savaşı'nın etkileri, bölge ülkelerinin stratejilerini nasıl yeniden şekillendirdi?

1. resim

ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Gulf State Analytics'de, Ortadoğu ve Körfez bölgesinde İsrail-Filistin savaşı ile birlikte yeniden şekillenen dengelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Gazze savaşı onuncu ayına girerken, Arap devlet adamlarının Hizbullah ve İsrail'in tam ölçekli bir savaşa girmesi gibi olası bir senaryoyu dikkatle izlediği tespiti yapılan analizde, olası bir savaşın bölgeyi tam anlamı ile kaosa sürükleyebileceği gerçeğinin de, bölge ülkelerinin stratejilerini değiştirmeye zorladığına dikkat çekildi.

Analizde ayrıca; Lübnan'da bulunan Hizbullah güçlerinin gerek Arap Birliği gerek KİK gerekse de Mısır ve BAE gibi ülkeler nezdinde daha fazla dikkate alınmaya başlandığı ve bölge ülkelerinin Ortadoğu ve Körfez'de, ABD'nin etkin olmadığı bir konjoktur yaratmaya çalıştığı tespiti yapıldı.

İşte Gulf State Analytics'de yayınlanan analiz:

Geçtiğimiz ay Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Hossam Zaki, 22 üyeli birliğin Lübnan'daki Hizbullah'ı “terör örgütü” olarak sınıflandırmaktan vazgeçtiğine dair açıklamalarda bulunmuştu.

Daha sonra, Arap Birliği'nin bu hamleyi reddettiği ve Zaki'nin de yorumlarının bağlamından koparıldığı belirtildi.

Gazze savaşı onuncu ayına girerken ve Arap devlet adamları Hizbullah ve İsrail'in tam ölçekli bir savaşa girmesi gibi olası bir senaryoyu değerlendirirken, bu olasılık Orta Doğu'da bazı önemli değişimlere işaret ediyor.

Hizbullah'ın Arap Birliği'nin terör listesinden çıkarılması tartışmaları en az iki önemli bağlamda anlaşılmalıdır. Bunlardan ilki Arap devletleri ile İran arasındaki değişen ilişkilerdir. İkincisi ise Arap ülkelerindeki kamuoyunun bölgesel hükümetler üzerindeki baskıyı arttırmasıdır.

2 Mart 2016 tarihinde Körfez İşbirliği Konseyi Hizbullah'ı terör örgütü olarak tanımlamış ve Arap Birliği de dokuz gün sonra aynı kararı almıştır.

O dönemde bazı Körfez ülkelerinin İran tehdidi algısını çok ciddiye almasıyla birlikte duygular ve mezhepsel gerilimler yüksekti.

Bu gelişmeden sadece iki ay önce Suudi Arabistan ve Bahreyn Tahran'la diplomatik ilişkilerini tamamen kesmiş, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise ilişkilerin seviyesini düşürmüştü.

Riyad ve diğer Körfez Arap başkentlerindeki liderler Hizbullah'ın İran'ın emriyle birçok ülkede tehlikeli ve istikrarı bozucu bir rol oynadığına inanırken Yemen'deki Husi isyancılar Umman hariç tüm KİK ülkeleriyle savaş halindeydi.

Ancak yakın dönemde Suudi-İran yumuşaması ve Bahreyn, Mısır, Kuveyt, Sudan, Tunus, BAE gibi diğer Arap devletleri ile Tahran arasındaki ilişkilerin iyileşmesi, bir avuç Arap hükümeti ile Hizbullah arasındaki gerilimin azalmasına yol açtı.

Mayıs ayında Suudi Arabistan'ın Lübnan Büyükelçisi ve Hizbullah'ın Arap ve uluslararası ilişkiler sorumlusu, İran'ın Beyrut Büyükelçiliği'nin merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümünden kısa bir süre sonra ev sahipliği yaptığı bir etkinlikte bir araya geldi. Mart ayında da Hizbullah'ın üst düzey yetkililerinden Vefik Safa BAE'ye önemli bir ziyarette bulundu.

Beyrut Saint Joseph Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Dr. Karim Emile Bitar, Arap Birliği'nin Hizbullah'a karşı tutumunu yumuşatması ihtimalini öncelikle Riyad-Tahran yumuşamasının ve Suriye'nin geçen yıl Arap Birliği'ne yeniden katılmasının bir sonucu olarak görüyor.

Dr. Karim Emile Bitar yaptığı değerlendirmede;

"Birçok aktör Hizbullah'ın konuşmak zorunda oldukları bir aktör olduğunu düşünüyor ve onu öylece görmezden gelemezler"

ifadelerini kullanıyor.

Arap ülkelerindeki kamuoyu da önemli.

İsrail'in Gazze'ye yönelik barbarca saldırıları devam ederken, Arap ülkelerindeki halklar İran'ın başını çektiği "direniş ekseni "ndeki gruplara farklı bakıyor.

Geçen yılın sonlarında yapılan bir kamuoyu yoklamasında, Hamas'ın Suudi halkının gözündeki imajı Gazze savaş sırasında önemli ölçüde iyileşti.

Dr. Bitar, Orta Doğu'daki mevcut çatışma dinamiklerinin de Hizbullah'ın da Arap toplumlarındaki konumunu iyileştirmeye hizmet ettiğini belirtiyor.

Mısır'ın rolü

Arap devletleri arasındaki rekabet ve Kahire'nin Arap Birliği'ndeki konumu da muhtemelen dikkate alınması gereken önemli faktörlerdir.

Mısır, Arap dünyasında on yıllar önce sahip olduğu nüfuzun bir kısmını yeniden kazanmaya çalışırken, bazı KİK ülkelerinin bölgede bu liderlik rolünü üstlenmesini engellemeye çalışıyor.

Mısır'ın kendi ulusal çıkarları doğrultusunda Hizbullah'ı devreye sokma girişimi, belki de tüm bölgenin geniş çaplı bir Hizbullah-İsrail savaşı ihtimaline odaklandığı bir dönemde Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi'nin Arap devletleri ile İran arasındaki sürtüşmeyi hafifletme çabalarının bir parçasıdır.

Zira; böyle bir çatışma çok kıtalı olabilir ve İsrail'in Gazze'deki savaşı ve Kızıldeniz'deki güvensizlik ortamında Mısır'ın karşı karşıya olduğu güvenlik ve ekonomik zorlukları daha da arttırabilir.

İran'daki Bilimsel Araştırmalar ve Orta Doğu Stratejik Çalışmalar Merkezi'nde Basra Körfezi Çalışmaları Grubu Direktörü Dr. Javad Heiran konu ile ilgili;

"Arap Birliği Lübnan'daki cumhurbaşkanlığı sorununu çözmenin yanı sıra Lübnan Hizbullah'ı ile iletişim kurmaya ve Hizbullah ile İsrail arasındaki savaşın bölgeye yayılmasını önlemek için imkanlarını kullanmaya çalışıyor. Arap Birliği'nin bu kararında Mısır'ın Lübnan sorununu çözmek için oluşturulan beşli gruptaki varlığı da etkili oldu. Mısır, Hizbullah'ın Lübnan sahnesinde önemli bir oyuncu olduğunu ve Lübnan'daki siyasi krizi çözmeye yönelik herhangi bir gündemin Hizbullah ve tabii ki İran ile işbirliğini gerektirdiğini biliyor. Ayrıca Suudi Arabistan ve BAE'nin muhalefet etmemesi de Hizbullah'ın Arap Birliği tarafından terörist damgasının kaldırılmasını kolaylaştıracaktır."

değerlendirmesinde bulunuyor.

İran için bir zafer olabilir mi?

Riyad'ın Esad hükümetiyle ilişkilerini yeniden normalleştirmesi ve Suriye'nin 2023'te Arap Birliği'ne geri dönmesi Tahran için büyük kazanımlar oldu.

Arap Birliği'nin Hizbullah'ı listeden çıkarması İran için bir başka önemli zafer olacaktır.

Bu gelişme İran'ın, 'Önce Komşular' dış politika stratejisine olan güven duygusunu daha da arttıracaktır.

Ayrıca; Arap Birliği'nin Hizbullah'ı listeden çıkarması, Suudi Arabistan ve diğer Arap devletlerinin Washington'un İran karşıtı sert tutumundan ne ölçüde uzaklaştığını gösterecektir. Bu bölge devletleri İran'a karşı giderek daha uzlaşmacı bir tavır takınırken, dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın 2016'da yaptığı çağrıda olduğu gibi Tahran'la "komşuluğu paylaşmanın" yollarını bulmaya çalışıyorlar.

Washington'un bakış açısına göre Arap Birliği'nin Hizbullah'ın statüsü konusunda verdiği karışık sinyaller, ABD'nin İran'ı ve Arap dünyasındaki Tahran'a bağlı aktörleri sıkıştırmaya yönelik politikalarına bölgesel desteğin azaldığının bir işareti.

Suudi Arabistan'ın Husilerle kalıcı bir barışı müzakere etmeye çalıştığı ve aynı zamanda Suriye'nin Arap Birliği'ne tam entegrasyonunu desteklediği bir dönemde ABD, Riyad'ın ve diğer Arap başkentlerinin İran'ın bölgesel nüfuzunun genişlemesine ve pekişmesine karşı koyma planlarını takip etme konusunda Washington'a katılmama konusundaki isteksizliğini hayal kırıklığı olarak görüyor.

Bununla birlikte, Ortadoğu ve KİK ülkelerinin ABD'den emir almadan kendi dış politika yollarını çizmeye istekli oldukları bir dönemden geçiyoruz.

Kendi ülkelerinin ekonomik kalkınmasına ve çeşitlendirilmesine odaklanan Körfez Arap yetkilileri, uzun vadeli hedeflerinin gerçekçi olması için gereken istikrar türünü teşvik etmeye kararlılar.

Pratikte bu, İranlılar ve Hizbullah gibi müttefikleriyle birlikte yaşamanın bir yolunu bulmak anlamına geliyor ki bu da Arap Birliği'nin Hizbullah'ı neden bir terör örgütünden ziyade Lübnan'ın meşru bir siyasi aktörü olarak görmeye yöneldiğini ortaya koyuyor.

Tartışma