Middle East Eye: İsrail'in yayılmacılığı nasıl yeni bir aşamaya girdi?
Yinon Planı, Oslo Anlaşmaları, Sykes-Picot ve Tom Barrack'ın söylemleri. İsrail'in yayılmacılığı nasıl yeni bir aşamaya girdi?
Son Güncelleme: 08.10.2025 - 05:59
İngiltere merkezli yayın organlarından Middle East Eye'de, İsrail'in saldırgan stratejisinin ve bitti denilen Sykes-Picot sürecinin geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Sykes-Picot anlaşmasının Arap dünyasını bölmesinden bir asırdan fazla bir süre sonra, İsrail'in kendi hegemonyacı projesini sürdürerek “sınırları değiştirme” hedefini yeni bir boyuta taşıdığı tespiti yapılan analizde, ABD'nin Suriye özel temsilcisi Barrack'ın ve İsrail'in adımlarının arka planına dair değerlendirmelerde bulunuldu.
Analizde ayrıca, İsrail'in bölgesel saldırılarının geleceğine dair öngörülere yer verildi.
İşte Middle East Eye'de yayınlanan analiz:
Tom Barrack geçtiğimiz haftalarda verdiği bir röportajda “İsrail herkese saldırıyor” diyerek Suriye, Lübnan ve Tunus'u örnek gösterdi.
Barışın “bir illüzyon” olduğunu ve sınırların “müzakereler için bir para birimi” olduğunu söyleyen Trump yönetiminin Suriye özel temsilcisi, İsrail'in savaşları ve Washington'un bu savaşlarla yakın ilişkisi hakkındaki açık sözlü açıklamalarıyla manşetlere taşındı.
Sadece birkaç hafta önce, “İsrail'in gözünde, Sykes-Picot tarafından çizilen bu sınırlar anlamsız” diyen Barrack, İsraillilerin “istedikleri zaman istedikleri yere gideceklerini ve sınırlarını korumak için istediklerini yapacaklarını” ise pervasızca dile getirmişti.
Bu ifadenin kışkırtıcı yönü bir kenara bırakılırsa, geriye kalan şey; 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'in eski sömürge haritalarının ötesinde bir hegemonyacı strateji izlemekte olduğudur.
2023 sonlarından bu yana, İsrail başbakanı olarak görev yapan ve savaş suçu ile yargılanan Benjamin Netanyahu, Gazze'deki soykırım savaşının sona ermesini İsrail'in tam hakimiyetine bağlayan bir “ertesi gün” doktrini resmileştirdi.
Savaş, tüm düşmanlarını yok etmek ve yeni bir Ortadoğu için haritaları yeniden çizmek amacıyla, bölge genelinde art arda gelen saldırılara dönüştü.
Netanyahu, Trump ikinci defa göreve geldikten sonra, onunla ilk görüşmesinin ardından hemen sonra indiği Ben-Gurion Havalimanı'nında da şunları söylemişti.
“Kararlarımız haritayı yeniden çizdi ve Trump ile birlikte çalışarak daha fazlasını yapabiliriz.”
Haritaları yeniden çizmek
Sykes-Picot anlaşmasının Arap dünyasını bölmesinden bir asırdan fazla bir süre sonra, İsrail kendi hegemonyacı projesini sürdürerek sınırları egemenlik ve genişlemeye tabi kılıyor.
Washington'un desteğiyle bu strateji, bölgedeki kontrolü sağlamak için devletleri parçalamaya ve bölünmeleri istismar etmeye dayanıyor.
2024 yılının başında Netanyahu, savaş sonrası ilk resmi çerçevesini yayınladı.
İsrail, uluslararası hukuku ve Oslo Anlaşmalarını ihlal ederek, Gazze ve Batı Şeria'nın büyük bir kısmında, özellikle C Bölgesi'nde yürütülen etnik temizlik kampanyasının bir parçası olarak, tüm Filistin toprakları üzerinde tam kontrolünü sürdürecek ve UNRWA'yı lağvedecekti.
2024-25 yıllarının büyük bir bölümünde İsrail hükümeti buna uygun olarak hareket etti. Mısır ile 1979'da imzalanan barış antlaşmasını ihlal ederek Gazze-Mısır sınırındaki Philadelphi Koridoru'nu ele geçirerek tampon bölgesini genişletmeye çalıştı.
2024 yılının Kasım ayında Hizbullah ile ateşkes anlaşması imzalayan İsrail, kuzeydeki tampon bölgesini genişletmek için Lübnan'ın güneyindeki beş stratejik noktada kalacağını açıkladı. O günden bu yana ateşkes binlerce kez ihlal edildi.
Aralık 2024'te Beşar Esad rejiminin düşmesinden birkaç gün sonra İsrailliler Suriye'yi işgal etti ve 600 km kareden daha fazla yeni Suriye toprağını ele geçirdi. Bu alan, 1967'den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri'nin yarısından fazlasına denk geliyor.
Bu işgalin ardından Savunma Bakanı İsrail Katz, İsrail ordusunun “Suriye'de sınırsız bir süre kalmaya hazır olduğunu” ve “Hermon'daki güvenlik bölgesini elinde tutacağını ve güney Suriye'deki tüm güvenlik bölgesinin silahsızlandırılmasını ve tehditlerden arındırılmasını sağlayacağını” açıkladı.
O zamandan beri Netanyahu, İsrail'in bu toprakları kalıcı olarak işgal etmeyi planladığını doğruladı ve açıkça şöyle dedi.
“İsrail Golan'ı elinde tutmaya devam edecek, onu gelişmeye teşvik edecek ve buraya yerleşecek.”
İsrail ayrıca silahsızlandırılmış tampon bölgede en az altı askeri üs kurdu ve Netanyahu, bu bölgeyi belirleyen 1974 anlaşmasının eski Esad hükümeti ile yapıldığı için artık geçerli olmadığını iddia etti.
Eski stratejiler
Barrack'ın sözleri tanıdık geliyor. Bunun nedeni bu stratejik hamlenin 7 Ekim ve hatta Oslo'dan önce de var olan versiyonları olmasıdır.
1982'de, o zamanlar İsrail dışişleri bakanlığının eski üst düzey yetkilisi olan Oded Yinon, Dünya Siyonist Örgütü'nün bir dergisinde, “1980'lerde İsrail için Bir Strateji” başlıklı bir makale yayınladı.
Ve daha sonra “Yinon Planı” olarak anılan bu yazı, kısa sürede İsrail'in Orta Doğu'daki hegemonyacı planlarının ideolojik temeli haline geldi.
Plan, sömürgeci Sykes-Picot sınırlarına değil, Siyonist devleti çevreleyen parçalanmış ve mezhepçi siyasi yapılara dayanan bir bölgesel düzen öngörüyordu.
Yinon, Lübnan'ı beş eyalete bölmeyi önerdi ve bunu Arap dünyasının geri kalanı için bir emsal olarak sundu. Suriye ve Irak'ın, İsrail'in doğudaki birincil hedefleri olarak etnik veya dini kantonlara bölünmesini öngördü.
Bundan on yıl sonra, Siyonist stratejistlerin akademik ikonu Bernard Lewis benzer bir bakış açısı sundu. Bu defa hedef Irak'tı ve Lübnan'ın ardından Irak için de benzer bir süreç işletildi.
Lewis, birçok Orta Doğu ülkesinin son zamanlarda yapay olarak kurulmuş, zayıf sosyal uyum ve ortak kimlik eksikliği ile karakterize edilen yapılar olduğunu savundu.
Bir devletin merkezi otoritesi çökerse, mezheplere, kabilelere, bölgelere ve partilere bölüneceğini iddia etti ve bu plan hayata geçirildi.
‘Güvenlik’ sınırları
1982'deki Lübnan'ın işgalinden birkaç gün sonra Begin, İsrail parlamentosu Knesset'e yaptığı açıklamada askeri saldırının gerçek nedenini şu sözlerle itiraf etti.
“İsrail ordusu, İsrail sınırının kuzeyinde 25 millik bir güvenlik bölgesi kurar kurmaz, işimiz bitmiş olacak.”
Benzer şekilde, dönemin Başbakanı Yitzhak Rabin, Oslo Anlaşması'ndan sonra bile, Ekim 1995'te Knesset'e yaptığı açıklamada;
“İsrail Devleti'nin güvenlik sınırı, bu terimin en geniş anlamıyla Ürdün Vadisi'nde yer alacaktır”
ifadelerini kullandı.
Ve otuz yıl sonra Netanyahu, 2024'te Gazze için bu formülü güncelledi ve neredeyse birebir ifadelerle,
"Öngörülebilir gelecekte orada üstün güvenlik kontrolünü elimizde tutmalıyız.”
ifadelerini kullandı.
On yıllar süren yayılmacı operasyonlar ve istikrarsızlaştırıcı politikalar boyunca yapılan bu açıklamalar, Barrack'ın sözlerine tarihsel bir derinlik katıyor.
Sykes-Picot anlaşması bölge haritasına düz çizgiler çizmişse, birbirini izleyen İsrail liderleri de kontrol eğrileri çizmişlerdir. İlhaklar, koridorlar, vadiler, kuşaklıklar, tampon bölgeler. Bunlar, arzu edilen topraklar, gözetim, erişim ve kısıtlama olmaksızın saldırı yeteneği ile tanımlanmıştır.
Yani Barrack'ın “anlamsız çizgileri”, kağıt üzerindeki sınırları silmekten çok, onları İsrail'in bölgesel hegemonyası arayışına tabi kılmakla ilgilidir.
Sonuç
Kısa bir süre önce, Netanyahu bir gazeteciye İbranice olarak “tarihi ve manevi bir misyon” üstlendiğini ve “Vaat Edilen Topraklar ve Büyük İsrail vizyonuna çok bağlı” olduğunu söyledi.
Bu açıklaması, işgal altındaki Filistin topraklarından Lübnan ve Suriye'ye kadar İsrail'in savaşlarının ardındaki itici ideolojiyi ortaya koydu.
Gelinen noktada sadece İsrail'in yeniden çizdiği hakimiyet haritasını reddeden bir düzen, toprakları ve özgürlükleri savunabilir, Filistin için adaleti sağlayabilir ve bölgenin istikrarını güvence altına alabilir.
Kaynak:
Middle East EyeİLGİLİ HABERLER
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Şam'dan Golan mesajı: "Tamamını geri almaya kararlıyız"
Yolsuzluktan yargılanan Netanyahu affedilecek mi? Olası senaryolar neler?
İşgalci İsrail bir kez daha ateşkesi ihlal ederek Gazze’yi bombaladı
Guinness İsrail’den rekor başvuruları almayı durdurdu
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


