Reuters: Çin, Avrupa ve küresel piyasaları ele mi geçirecek?
Avrupa, Trump'ın hamlelerine karşı Türkiye ve Güneydoğu Asya ülkeleri ile yeni bağlantılar kurmalı. ABD'nin hamleleri Çin'in Avrupa ve küresel piyasaları ele geçirmesine mi neden olacak?
Son Güncelleme: 14.04.2025 - 21:31

İngiltere merkezli küresel haber ajanslarından Reuters'da Trump'ın son hamlelerinin ardından ABD'nin müttefiklerinin geleceğinin ve Çin'in olası küresel etkisinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Son gelişmelerin ardından, Batı bloğunun geri kalanının artık ABD'ye güvenemeyeceği belirtilen analizde, Avrupa'nın özellikle AB'den ayrılan İngiltere ve Türkiye gibi müttefiklere yönelerek yeni bir koalisyon oluşturması gerektiği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; küresel düzenin korunması için, ABD'den sonra dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan AB'nin, bunda sonra küresel ekonominin merkezinde yer alması gereken bir strateji izlemesi gerektiğine dikkat çekildi.
İşte Reuters'da yayınlanan analiz:
Son gelişmelerin ardından görünen o ki; Batı'nın geri kalanı artık ABD'ye güvenemez.

Ancak Avrupa Birliği, Japonya, İngiltere, Kanada ve diğerleri, Washington'a olan bağımlılıklarını azaltırken Çin'e bağımlı hale gelmemeleri gerekiyor. Bu da dolardan uzaklaşmak, ticaret ve savunma alanlarında işbirliğini arttırmak ve Hindistan gibi yükselen ekonomilere ulaşmak anlamına geliyor.
ABD Başkanı Donald Trump, küresel ticaret sisteminde yıkım süreci başlatarak, eskiden sadık olan Amerikan müttefiklerine zorbalık yaparken, diğer gelişmiş ülkeler ABD'siz yeni bir kulüp oluşturmak zorunda kalacaklar.
Nitekim Kanada Başbakanı Mark Carney de bu yönde bir öneride bulundu.

Şüphesiz Trump, diğer ülkelerin ABD'ye karşı güçlerini birleştirmesi anlamına gelecek her türlü girişimden hoşlanmayacak ve daha şimdiden Kanada ve Avrupa Birliği'ni, tarifelerde geri adım atmasına rağmen kaotik gümrük vergisi politikasına verecekleri tepkiyi koordine etmemeleri konusunda uyardı.
Trump'ın geçen hafta ticaret konusunda yaptığı büyük U dönüşü, küresel sahnedeki konumunu zayıflattı ve dolayısıyla bu hamle, Batı'nın geri kalanının tepkisini çekmek dışında bir işe yaramadı.
Doların tahttan indirilmesi
Trump attığı adımlarla sadece dünya ticaret sistemini yıkmakla kalmıyor aynı zamanda resmi rezervlerin %58'ini oluşturan dolara olan inancı da sarsıyor.

ABD Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanı Stephen Miran, doların dünyanın tercih edilen rezerv para birimi statüsünün kronik olarak aşırı değerli olduğu anlamına geldiğinden şikayet etti ve bu durumu düzeltmek için, müttefiklerin ABD'nin güvenlik şemsiyesinden faydalanmaları karşılığında kısa vadeli Hazine tahvillerini 100 yıllık devlet borçlarıyla takas etmeye zorlanması da dahil olmak üzere bir dizi fikir ortaya attı.
Ancak bu gerçeklik, Batı'nın geri kalanı için bir tehdit olduğu kadar bir fırsat anlamına da geliyor.
Avrupa Birliği, resmi rezervlerin %20'sini oluşturan Avro'yu destekleme ve böylece şu anda dolara tanınan ayrıcalıkların bir kısmını kazanma şansına sahip. Bu, borçlanma maliyetlerini düşürürken Washington'un mali şantaj yapma kabiliyetini de azaltacak.
AB kendi tahvillerinden daha fazla ihraç ederek Avro'nun statüsünü güçlendirebilir. Bu da likiditeyi arttırarak paradoksal bir şekilde getirilerin düşmesine yol açabilir.

Ancak Avrupa, bu parayı silahlı kuvvetlerini güçlendirmek için kullanırsa çifte kazanç elde etmiş olur. Zira AB, kendini savunamadığı sürece hem ABD hem de Rusya'nın zorbalıklarına karşı savunmasız kalacaktır.
En iyi yaklaşım, diğer batılı ülkelerle bir araya gelerek verimli, sınır ötesi bir savunma sanayi kurmak olacaktır. Bu senaryoda, askeri yatırımlar resesyonu önlemeye de yardımcı olabilir.
Ancak Trump yine de bundan hoşlanmayacaktır. ABD müttefiklerini güvenlik için daha fazla harcama yapmaya zorlasa da onlardan Amerikan teçhizatı satın almalarını istiyor. Ancak artık Washington'a güvenemeyecekleri için bu mantıklı değil.
Batı ve ötesi
Avrupalı uzmanlara göre; ABD'den sonra dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan AB'nin, Batı kulübünün geri kalanının merkezinde yer alması gerekiyor.

AB için İngiltere ile yeni ve cesur bir ilişki ilk adım olabilir. Bundan sonra öncelik, Avustralya, Kanada, Japonya ve Güney Kore gibi diğer büyük “batılı” ekonomilerle bağlantı kurmak olacaktır. Zira bunlar benzer çıkarları ve değerleri paylaşmaktadır.
Uluslararası Para Fonu verilerine göre, AB ve diğer büyük batılı ülkeler geçen yıl dünya üretiminin %30'unu gerçekleştirerek, %27'sini gerçekleştiren ABD ve %17'sini gerçekleştiren Çin'den daha büyük bir paya sahip oldular.
Bu genişlemiş kulüp daha sonra Türkiye ve Güneydoğu Asya ülkelerinden oluşan ülkeler grubu başta olmak üzere gelişmekte olan büyük ekonomilerle bağlantılar kurmalıdır.
Bu ülkeler geçen yıl dünya üretiminin %11'ini oluşturuyor ve ABD'nin bu ülkelere yüksek gümrük vergileri getirmesi halinde bu ülkelerin hepsi yeni ticaret ortakları arayışına girecektir.

Batı'daki ve “Küresel Güney ”deki bu ülkeler kendi aralarındaki ticaret ve yatırım engellerini ne kadar azaltırlarsa, Trump'ın politikalarından o kadar fazla etkileneceklerdir. Karşılaştırmalı üstünlüğe sahip oldukları sektörlerde uzmanlaşırken ölçek ekonomilerinden faydalanacaklardır. Sermaye en iyi getiriyi sağlayan yerlere akacak ve yeni tedarik zincirleri ortaya çıkacaktır.
Kazanılmış çıkarlarla yüzleşme ihtiyacı nedeniyle ticaret engellerini azaltmak kolay olmayacaktır. Ancak politikacıları çetrefilli konuları ele almaya zorlamak için kriz gibisi yoktur. Meksika ile ticaret anlaşmaları imzalamaya yakın olan AB, yeni bir dönem açıyor ve Güney Amerika Mercosur bloğunun ardından şimdi aynı şeyi Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile yapmayı hedefliyor.
Sonuç
Batı'nın geri kalanı kendi arasında ve gelişmekte olan ekonomilerle işbirliğini artırma konusunda ne kadar hırslı olursa, Çin'e bağımlı olma riski de o kadar azalacaktır.

Avustralya, Halk Cumhuriyeti'nin ABD'ye karşı güçlerini birleştirme teklifini çoktan geri çevirdi. Japonya, Güney Kore, Hindistan ve birçok ASEAN ülkesi de kendilerini Pekin tarafından tehdit altında hissediyor.
Avrupa, Çin Halk Cumhuriyeti'nin Ukrayna'yı işgal eden Rusya'nın ana destekçisi olması nedeniyle dolaylı olarak bu tehdide maruz kalmaktadır. Pekin ayrıca ABD'nin Çin'den ithal edilen mallara %145 gümrük vergisi koyması nedeniyle ürünleri için yeni pazarlar arayışına girecektir.
Kaynak:
GDH Haber

The Hill: ABD daha başlamadan 3. Dünya Savaşı'nı kaybediyor!

The Associated Press: Netanyahu'nun “Morag koridoru” planı nedir?

The American Conservative: ABD, NATO'nun yönetimini Avrupa'ya mı bırakacak?

Polonya Cumhurbaşkanı Fransız nükleer silahlarının Polonya'yı korumasını istiyor

Nisan ayı SED ödemeleri hesaplara yatırıldı

Trump'tan Çin'de üretilen teknolojik ürünlere vergi jesti

CHP’li Seçmene “Yolsuzluk”u Göstermeyen CHP’nin “İdeolojik Başarısı”

Geopolitical Futures: Trump'ın gümrük politikası ABD aleyhine mi dönüyor?

The Conversation: Türkiye küresel krizleri nasıl kendi lehine çeviriyor?

Atlantic Council: Nükleer görüşmelerin geleceği nasıl şekillenecek?

19FortyFive: ABD güçleri Suriye'den tamamen çekilecek mi?

Al Jazeera: İsrail'in Gazze'deki yeni askeri stratejisi nasıl şekilleniyor?

19FortyFive: Trump'ın “büyüklük yaklaşımı” kıyamet senaryosuna mı dönüşecek?

The National Interest: Türkiye Avrupa'nın savunmasında kritik müttefik oldu!

The New Arab: İran'ın hava savunması ABD-İsrail saldırısına karşı ne kadar güçlü?

Responsible State Craft: ABD küresel gücünü nasıl kaybediyor?
