Project Syndicate: Trump Netanyahu'yu terk etti
Trump, ABD'nin Orta Doğu'daki askeri karışıklık dönemini sona erdirme konusunda kararlı. Trump'ın izlediği strateji Netanyahu ve yönetimi için kötü günlerin başlayacağına işaret ediyor!
Son Güncelleme: 24.05.2025 - 00:03
ABD'nin önde gelen yayın organlarından Project Syndicate'da Trump ve Netanyahu arasında son dönemde gerilen ilişkilerin ve iki ülke ilişkilerinin geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Netanyahu ve yönetiminin iki milyon savunmasız Filistinli sivilin karşı karşıya olduğu insani felaketin derinleştirecek ve İsrail-Filistin çatışmasını daha körükleyecek bir süreci başlattığına dikkat çekilen analizde, Trump'ın ise savaşı durdurmak için adım atmasa bile artık Netanyahu'nun ABD'yi içine çekeceği bir sürece izin vermeyeceği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; İran konusu başta olmak üzere önümüzdeki dönemin sürprizlere gebe olduğu ve Netanyahu için çok daha kötü günlerin başlayacağı tespiti yapıldı.
İşte Project Syndicate'da yayınlanan analiz:
İsrail hükümeti geçen hafta Hamas'a yönelik askeri saldırısını genişletme kararı aldı ve Gazze'yi tamamen “ele geçirmeyi” de içerebileceğini belirttikleri büyük bir saldırı kampanyası başlattı.
Dünya ise bu saldırıların, iki milyon savunmasız Filistinli sivilin karşı karşıya olduğu insani felaketin derinleşmesi ve İsrail-Filistin çatışmasının çözülmek yerine körüklenmesi gibi kesin sonuçlarının tamamen farkında.
Ancak bu kararı alırken görünen o ki; Netanyahu'nun tahmin etmediği bir şey vardı. O da, ABD Başkanı Donald Trump ile ilişkilerinin çatırdaması.
Çünkü Trump'a göre, İsrail halkını ve ordusunu Gazze'nin süresiz işgaline sürükleme tercihiyle Netanyahu, ABD'nin Ortadoğu'ya yönelik büyük stratejisinin bir parçası olarak, sadece birkaç yıl önce oldukça olası görünen İsrail-Suudi normalleşmesi de dahil olmak üzere İsrail'in hayati stratejik çıkarlarını feda ediyor.
İlişkiler kopma noktasında
Netanyahu uzun zamandır Trump'ı, İsrail ile ABD arasında kalan gün ışığını ortadan kaldıracak ve böylece Netanyahu'nun iktidarını güçlendirecek, hayallerindeki ABD başkanı olarak görüyordu.
Ancak tüm öngörülemezliğine rağmen Trump, ABD'nin Orta Doğu'daki askeri karışıklık dönemini sona erdirme konusunda kararlı kaldı.
Trump, Amerikan çıkarlarını tehlikeye atmadığı sürece İsrail'in Gazze'deki sonsuza dek sürecek savaşını durdurmak için hiçbir şey yapmayacaktır. Ancak Trump ABD'nin bu çabanın içine çekilmesine de izin vermeyecek gibi görünüyor.
Trump İran konusunda da Netanyahu ile görüş ayrılığına düştü.
Netanyahu, 2018 yılında Trump'ı İran, ABD ve diğer dünya güçlerinin üç yıl önce imzaladığı nükleer anlaşma olan Kapsamlı Ortak Eylem Planı'ndan çekilmeye ikna etti. Ancak Trump JCPOA'yı terk eder etmez İran'ın bombaya giden yarışı yeniden başladı ve Beyaz Saray'a döndüğünde nükleer güç statüsüne hızla yaklaşan bir ABD düşmanıyla karşı karşıya kaldı.
Netanyahu, İran'ın nükleer tesislerine saldırmak için ABD'den yakın olduğuna inandığı yeşil ışığı bekledi. Trump bunun yerine İran ile müzakerelere başladı.
Trump için büyük bir zafer olarak lanse edebileceği hızlı bir anlaşma yapmak her zaman anlaşmanın içeriğinden daha önemli. Ancak siyasi rakibi eski Başkan Barack Obama'nın 2015'te elde ettiğinden daha iyi şartlar elde etmek için üzerinde baskı hissettiği kesin.
Bu amaçla Trump, İsrail'in askeri tehdidini görüşmelerde koz olarak kullanmaktan memnun . Ancak siyasi kaderini Netanyahu ve onun teokratik-faşist müttefiklerinin dünya görüşüne bağlamayacak.
Bir de Trump'ın İran'ın Yemen'deki vekili Husilere karşı tutumu var. İsrail'in kendisini çevreleyen İran vekilleri çemberini aşındırmadaki başarısına rağmen Husiler yılmadı ve İsrail'e defalarca balistik füze fırlattı.
Bu ayın başlarında İran tarafından tedarik edilen bu füzelerden biri İsrail'in ana havalimanına isabet etti ve çoğu uluslararası havayolu şirketinin uçuşlarını askıya almasına neden oldu.
ABD Husilere karşı İsrail'in yanında yer aldı, hatta örgütün Kızıldeniz'deki trafiği aksatma girişimlerine karşılık olarak Yemen'deki Husilerle bağlantılı bölgelere kendi hava saldırılarını düzenledi.
Ardından Trump yönetimi aniden bir ateşkes anlaşması ilan etti ve Husiler, ABD saldırılarının sona ermesi karşılığında Kızıldeniz'deki gemilere saldırmayı durduracağını açıkladı. İsrailli yetkililer bu gelişme karşısında tamamen şoke oldular.
Geçen hafta Trump büyük bir Orta Doğu turuna çıktı ama İsrail seyahat programında yoktu.
Bu gezi ticaret ve yatırıma odaklanmıştı. Beyaz Saray'ın söylediğine göre Suudi, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin ABD'de “iki trilyon doların üzerinde” yatırım yapmasını ve gelişmiş Amerikan silahları satın almasını garanti eden anlaşmalar imzalandı.
Dahası ABD, Suudi Arabistan'ın uzun zamandır arzuladığı ticari nükleer enerji programını geliştirmesine yardımcı olmayı kabul edebilir.
Sonuç
Şimdiye kadar İsrail'in önceki Amerikan yönetimleri ile süregelen anlayışı, ulusal güvenlik konularında “sürpriz olmaması” ve ABD'nin İsrail'in bölgedeki askeri üstünlüğünü sağlamaya yönelik kesin taahhüdüydü.
Trump'ın İran'daki hamleleri ve Körfez ülkeleriyle yaptığı silah anlaşmaları bu statükodan dramatik bir kopuşa işaret ediyor.
İsrail'e danışılmadı ve bu tür büyük silah anlaşmalarının gerçekleşmesi halinde İsrail'in askeri üstünlüğünün korunabileceği düşünülemez. İsrail uzun zamandır ABD'nin Orta Doğu'daki dış politikasının temel direği konumundaydı. Şimdi ise Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman. Bu tarihi değişimin tüm “kredisi” Netanyahu'ya gidiyor.
Biden yönetimi altında bu tür anlaşmaların, Suudi-İsrail ilişkilerinin normalleşmesini ve Ortadoğu'da NATO benzeri bir ittifakın kurulmasını içeren ve merkezinde bir tür Filistin devletine bağlı bir İsrail'in yer aldığı büyük bir stratejik planla bağlantılı olması gerekiyordu.
Böyle bir anlaşma ABD Kongresinde geniş destek bulabilir ve Suudi Arabistan ile bir savunma anlaşmasının yolunu açabilir. Ancak böylesi büyük bir anlaşmanın Netanyahu'nun koalisyonundaki en aşırı unsurların desteğini kaybetmesine neden olacağı neredeyse kesin.
Bu Netanyahu için bir seçenek olmadığından, Trump yoluna onsuz devam ediyor.
Ne Trump ne de Körfez hükümdarları ve emirleri savaş istemiyor. Hatta İran'la bile. Orta Doğu'daki liderler de tıpkı Trumğ gibi çatışma değil ekonomik kalkınma istiyor. Onların da, fırsat gördükleri yerde sadece tehdit gören bir İsrail başbakanına tahammülleri yok.
Kaynak:
Project SyndicateGDH Digital X-Twitter hesabını takip edebilirsiniz.
The Guardian: Gazze modern tarihin en büyük utancı haline geldi
The New Arab: Netanyahu için sonun başlangıcı
The New Arab: Türkiye vazgeçilmez bir güç ve ortak haline geliyor!

Arab News: Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönem başladı!
Alman halkının %51'i İsrail'e silah ihracatına karşı çıkıyor
ABD öğrencilerin vize başvurularını askıya aldı
The Wall Street Journal: İran'ın ‘Direniş Ekseni’ neden harekete geçmiyor?
National Security Journal: İsrail-İran savaşından çıkarılacak üç büyük ders
The Atlantic: Rusya, İran-İsrail savaşında nasıl bir strateji izliyor?
Commonspace: İran-İsrail savaşında taraflar “yarım zaferle” mi yetinecek?
Arab News: AB'nin güvenlik mekanizmasında Türkiye'ye ihtiyacı var
Atlantic Council: İsrail-İran savaşından hangi dersleri çıkarabilir?
Real Clear World: Vekalet savaşı dönemi sona mı erdi?
Foreign Policy: İsrail-İran savaşı nasıl sonuçlanacak?
Middle East Eye: Türkiye ve Katar, Ortadoğu'da vazgeçilmez aktörler haline geliyor
The New York Times: Trump'ın protestolara karşı asker kullanması ve olası sonuçları

