The Economist: Trump'ın politikaları ve küresel mafya düzeni

Dünyada; toprak, teknoloji, mineral ve daha fazlası unsurun kapışılmaya hazır olduğu bir düzen ortaya çıkıyor! Büyük güçlerin anlaştığı ve küçük güçlere zorbalık yaptığı bir dünya düzeni yaklaşıyor!

Son Güncelleme: 21.03.2025 - 21:06

The Economist: Trump'ın politikaları ve küresel mafya düzeni

İngiltere'nin önde gelen yayın organlarından The Economist'de Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşü sonrası yeniden şekillenen küresel düzene dair gelişmelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Trump'ın güç yoluyla ve zorbalıkla Amerikan çıkarlarını yeniden şekillendirmek istediği bir politika ile 1945 sonrası kurulan küresel düzeni sarstığı belirtilen analizde, dünyada artık toprak, teknoloji, mineraller ve daha fazlası unsurun artık kapışılmaya hazır olduğu bir düzenin ortaya çıktığı belirtildi.

Analizde ayrıca; dünyanın çoktan kanunsuz bir döneme girdiği ve küresel aktörlerin bunun için planlama yapmaya başladıkları tespitine yer verildi.

İşte The Economist'de yayınlanan analiz:

Büyük güçlerin anlaşmalar yaptığı, küçük güçlere zorbalık sergilediği ve güçlünün haklı olduğu bir dünya yaklaşıyor.

Trump, keskin bir bakış açısı ve güç yoluyla Amerikan çıkarlarını daha etkili hale getirebileceğini düşünüyor.

Her şey kapışılmaya açık: Toprak, teknoloji, mineraller ve daha fazlası. 

1945 sonrası kurulan küresel düzen büyük bir hızla dağılmaya devam ediyor ve adeta yıkımın eşiğinde.

Almanya'nın yeni şansölyesi Friedrich Merz, Haziran'a kadar NATO'nun ölebileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Büyük güçlerin anlaşmalar yaptığı ve küçük güçlere zorbalık sergilediği, güçlünün haklı olduğu bir dünya hızla yaklaşıyor.

Trump ekibi, yaptığı anlaşmaların hem barış getireceğini hem de 80 yıl boyunca bir oyuna getirilmesinin ardından Amerika'yı tekrar süper güç statüsüne taşıyacağını iddia ediyor. Ancak Trump’ın planladığı anlaşmalar, esas olarak dünyayı daha tehlikeli bir hale getiriyor.

Dünya düzeniyle ilgilenmiyor olabilirsiniz, ancak o sizinle ilgileniyor. Amerika'nın Don Corleone yaklaşımı Ukrayna'da sergilendi. Başlangıçta 500 milyar dolar talep eden Amerikalı yetkililer, sonrasında Ukrayna minerallerini geliştirmek için ortak bir devlet fonu için belirsiz bir anlaşmaya razı oldular.

Bu anlaşma karşılığında Amerika'nın Ukrayna’ya güvenlik garantileri verip vermeyeceği ise hala büyük bir muamma.

Amerikan yönetimi bir fikirler ve egolar girdabının içerisinde.

Ancak Amerikan halkı bir konuda hemfikir. O da; 1945 sonrasının kurallar ve ittifaklara dayalı düzeninde Amerikalılar haksız ticaretle ve yabancı savaşların maliyetiyle kandırıldı.

Trump, hiperaktif işlemler yoluyla Amerikan ulusal çıkarını daha etkili bir şekilde takip edebileceğini düşünüyor. Her şey kapışılmaya açık. Toprak, teknoloji, mineraller ve daha fazlası. 

24 Şubat'ta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Ukrayna hakkında yaptığı görüşmelerin ardından Trump, "Tüm hayatım anlaşmalar," diye açıklamada bulundu.

Steve Witkoff gibi Trump'ın iş becerilerine sahip sırdaşları, Suudi Arabistan'ın İsrail'i tanımasından Kremlin'in rehabilite edilmesine kadar uzanan hedefleri birbirine bağlayacak anlaşmaları şekillendirebilmek için başkentler arasında uçuyor.

Bu yeni sistemin yeni bir hiyerarşisi var. Amerika bir numara. Sırada satılacak kaynakları, yaratılacak tehditleri ve demokrasiyle kısıtlanmamış liderleri olan ülkeler var.

Vladimir Putin Rusya'yı büyük bir emperyal güç olarak geri getirmek istiyor. Muhammed bin Selman Orta Doğu'yu modernize etmek ve İran'ı devre dışı bırakmak istiyor. Şi Cinping hem kararlı bir komünist hem de güçlü bir Çin için uygun bir dünya isteyen bir milliyetçi. Üçüncü sırada Amerika'nın müttefikleri var, bağımlılıkları ve sadakatleri istismar edilecek zayıflıklar olarak görülüyor.

Ukrayna'nın ulusal sınırları Trump ve Putin’in el sıkışmasıyla belirlenebilir. İsrail, Lübnan ve Suriye sınırları 17 aylık savaşla belirsizleşti. Bazı dış güçler buna kayıtsız. Yine de Trump, Gazze'nin yanı sıra Grönland'a da göz dikmiş durumda.

Trump; herhangi bir Çin-Amerikan görüşmesinde Şi Cinping de toprak için teklifte bulunabilir, Örneğin Tayvan, Güney Çin Denizi veya Himalayalar'daki tavizler karşılığında ihracatı sınırlamayı teklif edebilir.

Trump’ın etrafındaki yeni anlaşmacı kadro, yaklaşımlarının dünyaya fayda sağlayacağını iddia ediyor. Trump bunun Amerika'nın da çıkarına olduğunu savunuyor. Hem Trump hem de küresel güneydeki liderler 1945 sonrası düzenin bozulduğunu söylemekte haklılar. Diplomasi durgunlaştığında, alışılmadık fikirler işe yarayabilir.

Ancak oradan anlaşma yapmayı bir düzenleme ilkesi olarak kullanmaya sıçramak gerekiyor.

Uluslararası arenadaki karmaşa son derece ezici. Suudi Arabistan, İran'ı caydırmak için bir savunma anlaşması istiyor ancak Amerika bunu Suudiler İsrail'i tanırsa kabul edebilir. Fakat bu da İsrail ve Filistinlilerin, iki devletli bir geleceği onaylamasını gerektiriyor ki Trump Gazze'ye barış getirme planında bunu reddetmişti.

Diğer taraftan Rusya, petrol yaptırımlarının kaldırılmasını istiyor ancak bu, Suudi Arabistan'ın gelirini azaltabilir ve Hindistan'ın faturalarını artırabilir.

Bu arada, sınırlar tartışmalı olduğunda savaşlar gelecektir. Hindistan gibi devler bile kendilerini güvensiz hissedebilir. Trump, gücü Amerikan kurumları üzerinden değil kişisel olarak kullanmayı seçtiği için, muhataplarını anlaşmaların kalıcı olacağına ikna etmekte zorlanıyor. Henry Kissinger ile arasındaki en temel fark bu.

1945 sonrası Amerika’nın üstlendiği küresel rol, ona güvenlik alanında askeri bir yük getirirken ekonomi alanında da açık ticaret uygulamasını gerektiriyordu.

Trump, Amerika'nın Avrupa'yı ve belki de Asyalı müttefiklerini kısmen veya tamamen terk edebileceğine inanıyor.

Coğrafi olarak bulundukları yerin "ayrılık için güzel bir okyanus" olduğunu söylüyor. Ancak, savaşlar artık uzay ve siberuzayı içeriyor, bu yüzden fiziksel mesafe, Japonya'nın Pearl Harbor'a saldırısının Amerika'nın izolasyonculuğunu sona erdirdiği 1941'dekinden bile daha az koruma sağlıyor.

Dahası, Amerika sert güç sergilemek veya vatanı savunmak istediğinde, Almanya'daki Ramstein hava üssünden ve Avustralya'daki Pine Gap sinyal istasyonundan Kanada'nın Arktika'sındaki füze izleme sistemine kadar müttefiklerinin yardımına güveniyor. Trump'ın dünyasında, Amerika artık bunlara özgürce erişemeyebilir.

Kanunsuzlukla nereye kadar?

Trump'ın etrafındaki yeni anlaşmacı kadro, Amerika'nın pazarlık yaparak istediğini elde edebileceğini varsayıyor.

Ancak Trump on yıllardır süregelen bağımlılıkları istismar ettikçe, Amerika'nın nüfuzu hızla azalacaktır. İhaneti sezen Avrupa ve ötesindeki müttefikler güvenlik için birbirlerine yönelecek.

Eğer kaos yayılırsa, Amerika yeni tehditlerle ancak elinde kalan sınırlı araçlara dayanarak başa çıkmak zorunda kalacak ve dünya çoktan kanunsuz bir dönem için planlama yapmaya başladı bile! 

Kaynak:

GDH Haber

etiketler
ABD
Avrupa
Rusya
Çin
Küresel Düzen
Trump
NATO
AB
İsrail
İşgal
Loading Spinner