Arab News: Türkiye Batı'nın güç boşluğunu doldurarak kilit ülke rolünü güçlendiriyor!

Türkiye küresel ve bölgesel gelişmeleri dikkatle okuyarak buna göre stratejiler üretiyor. Ankara, Afrika ve Ortadoğu başta olmak üzere Batı ülkelerinin boşluğunu doldurarak kilit ülke rolünü güçlendiriyor.

Son Güncelleme: 16.03.2025 - 21:00

Arab News: Türkiye Batı'nın güç boşluğunu doldurarak kilit ülke rolünü güçlendiriyor!

Suudi Arabistan merkezli yayın organlarından Arab News'de Türkiye'nin küresel stratejilerinin ve özellikle de Afrika kıtasında attığı adımların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı. 

Küresel güçler arasındaki rekabetin giderek arttığı bir kıta olan Afrika'da güç dinamiklerinin değiştiği bir dönem yaşadığı belirtilen analizde, Türkiye'nin Afrika'da artan jeopolitik etkisinin diğer küresel aktörlere meydan okuduğu tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; Türkiye'nin ekonomik ve diplomatik hakimiyetini güvence altına almak için küresel ve bölgesel gelişmeleri dikkatle okuduğu ve buna göre stratejiler ürettiği belirtildi.

İşte Arab News'de yayınlanan analiz:

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Yeni bir dünya düzeni kurulurken Türkiye Afrika ile birlikte yürümek istiyor.” ifadelerini kullanmıştı.

Bu açıklama, kıtayı da etkileyen jeopolitik değişimlerin ortasında Ankara'nın Afrika politikasını açıkça yansıtmaktadır.

Küresel güçler arasındaki rekabetin giderek arttığı bir kıta olan Afrika, güç dinamiklerinin değiştiği bir dönemden geçiyor. 

Fransa'nın Sahel ve Batı Afrika'dan yakın zamanda askerlerini çekmesi, ABD, Çin ve Rusya gibi çeşitli aktörlerin doldurmaya çalıştığı bir güç boşluğu yarattı.

Türkiye, ekonomik ve diplomatik hakimiyetini güvence altına almak için bu bölgesel havayı dikkatle okuyor ve buna göre stratejiler üretiyor.

Afrika'daki güç oyunu Türkiye'ye sınırlı bir manevra alanı sağlasa da, orta güç olarak konumu Ortadoğu ve ötesindeki son jeopolitik değişimlerden etkilenen küresel güçlere karşı bazı avantajlar sunuyor.

Örneğin Suriye Arap Cumhuriyeti'ndeki rejim değişikliği Rusya'nın bu ülkeyi Akdeniz ve Afrika'ya açılmak için kullanmasını tehlikeye attı. Hem Suriye hem de Ukrayna, Batılı güçlerin kıtadan yavaş yavaş çekildiği bir dönemde Rusya'yı Afrika'daki stratejisini gözden geçirmeye zorladı.

Batı'nın bu çekilişi Kremlin'in işine gelse de, Türkiye gibi diğer aktörlerin de oyuna girmesine kapı açtı. 

Dolayısıyla, Türkiye'nin Afrika'da artan jeopolitik etkisine sadece Rusya'nın varlığı değil, kıtayı yükselen Çin'in küresel gücünü en iyi şekilde yayabileceği bir “üs” olarak gören Çin'in varlığı da meydan okuyor.

Türkiye 2017 yılında Somali'nin başkenti Mogadişu'da 50 milyon dolar maliyetle bir askeri üs kurdu. Cibuti'deki Amerikan ve Çin askeri tesisleri gibi Türk üssü de Hint Okyanusu'na yakınlık sunuyor. Türkiye aynı zamanda ABD'nin Afrika Boynuzu ve Sahel'de bıraktığı boşluğu da doldurmak istiyor.

Özellikle de bazı Afrika ülkeleri, ABD de dahil olmak üzere Batılı güçlere ülkelerinden askeri personellerini çekmelerini emretmişken, Türkiye'nin tüm bunlar için nedenlerini anlamak önemli.

Diplomatik kaldıraç, ekonomik kazanımlar, güvenlik taahhütleri, statü arayışı ve küresel güç rekabeti, Ankara'nın Afrika politikasının arkasındaki beş ana itici güçtür. 

Bir G20 üyesi olarak Türkiye, diğer birçok G20 gücü gibi kıtayla ilişki kurma ihtiyacını açıkça hissetmektedir.

Türkiye, Afrika devletleriyle daha yakın ilişkiler kurarak, BM Genel Kurulu da dahil olmak üzere uluslararası platformlarda onların potansiyel desteğini arıyor. Bu amaç doğrultusunda Ankara, kıtadaki büyükelçiliklerinin sayısını yirmi yıl içinde 12'den 44'e çıkarmıştır. Ayrıca her yıl Türkiye-Afrika Zirvesi düzenleyerek Afrika politikasını kademeli olarak kurumsallaştırmaktadır.

Türkiye, ikili ticaret ve yatırım yoluyla Güney-Güney işbirliğini de geliştirmeye çalışmaktadır. Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki toplam ticaret hacmi 2003 ile 2023 yılları arasında önemli ölçüde artarak 1,35 milyar dolardan 12,4 milyar dolara yükselmiştir.

Afrikalı ortaklar aktif bir şekilde Türkiye'nin daha fazla angaje olmasını istiyor.

Örneğin, Tanzanya Dışişleri Bakanı Mahmud Thabit Kombo kısa bir süre önce Türkiye'den 2030 yılına kadar kıta genelinde 300 milyon kişiye elektrik sağlamayı amaçlayan bir projeyi desteklemesini istedi.

Uganda ise, turizm faaliyetlerini canlandırmak amacıyla Türk firmalarını gemi inşası ve liman geliştirme alanlarında yatırım yapmaya davet etti.

Ekonomi ve ticaret, Türkiye'nin Afrika'ya açılmasının ardındaki başlıca motivasyon unsurları olsa da, bölgeyle olan tarihi ve kültürel bağlarının yanı sıra son yıllarda bu angajman askeri bir boyut da kazandı. Zira; güvenlik taahhütleri gerektirdiği için ekonomik kazanımları sürdürmek kolay değildir.

Türk savunma sanayinin silah tedarikinden üretim ve satışa doğru net bir geçişle dönüşümü, Türkiye'nin Afrika politikasında kilit bir rol oynamaktadır.

Örneğin Nijer, Mali, Burkina Faso ve Çad Türk insansız hava araçlarını satın alırken, diğer Sahel ülkeleri de çeşitli Türk askeri teçhizatını satın aldı ve Türkiye kıtadaki çoğu ülkeyle güvenlik işbirliği anlaşmaları imzaladı.

Dolayısıyla, Türkiye'nin Afrika'da artan jeopolitik etkisine sadece Rusya'nın varlığı değil, kıtayı yükselen Çin'in küresel gücünü en iyi şekilde yayabileceği bir “üs” olarak gören Çin'in varlığı da meydan okuyor.

Türkiye 2017 yılında Somali'nin başkenti Mogadişu'da 50 milyon dolar maliyetle bir askeri üs kurdu.Cibuti'deki Amerikan ve Çin askeri tesisleri gibi Türk üssü de Hint Okyanusu'na yakınlık sunuyor.

Türkiye aynı zamanda ABD'nin Ortadoğu, Afrika Boynuzu ve Sahel'de bıraktığı boşluğu da doldurmak istiyor.

Özellikle de bazı Afrika ülkeleri, ABD de dahil olmak üzere Batılı güçlere ülkelerinden askeri personellerini çekmelerini emretmişken, Türkiye'nin tüm bunlar için nedenlerini anlamak önemli.

Ankara'nın Afrika politikasının arkasındaki beş ana itici güç; diplomatik kaldıraç, ekonomik kazanımlar, güvenlik taahhütleri, statü arayışı ve küresel güç rekabeti olarak mzetlenebilir.

Arabuluculuk adımları da, Türkiye'nin ekonomik hedeflerini takip ederken ve güvenlik taahhütlerini sürdürürken kullanmayı amaçladığı bir başka yumuşak güç aracıdır. 

Etiyopya ve Somali arasında bir anlaşmaya aracılık eden Ankara, şimdi de Sudan'daki iç savaşı sona erdirme çabalarında rol almak istiyor. Ayrıca her iki tarafın da istemesi halinde Ruanda ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti arasındaki anlaşmazlığın çözümüne yardımcı olma niyetini beyan etti.

Türkiye'nin Afrika açılımı diplomatik terimlerle “aşırı genişleme” olarak değerlendiriliyor, yani hem zorlukları hem de fırsatları beraberinde getiriyor.

Ülkenin askeri ve ekonomik kabiliyetleri ve kıtanın barındırdığı endişe verici riskler göz önüne alındığında, Türkiye'nin stratejisinin sürdürülebilir olmasını sağlamak için Afrika politikasını dikkatli bir şekilde yönlendirmesi gerekiyor.

Afrika kıtası, özellikle de Sahel ve Batı Afrika bölgeleri hem küresel hem de bölgesel güçler için birer rekabet sahnesi niteliğinde ve bu durum, Ankara'ya müdahil olmak için teşvikler sunarken manevra alanını da kısıtlıyor.

Kaynak:

GDH Haber

etiketler
Çin
Rusya
ABD
Fransa
Afrika
Savunma Sanayi
Erdoğan
Türkiye
Loading Spinner