Project Syndicate: Stratejik caydırıcılığın geleceği ve nükleer tehdit!
ABD'nin müttefikleri Amerikan nükleer şemsiyesine güvenemeyeceği gerçeği ile yüzleşiyor. Peki dünyada yaşanan şok edici çatışmaların ardından stratejik caydırıcılığın geleceği nasıl şekillenecek?
Son Güncelleme: 21.03.2025 - 23:38

ABD'nin önde gelen yayın organlarından Project Syndicate'de yaşanan son gelişmelerin ardından küresel anlamda gündemi meşgul eden güvenlik ve stratejik caydırıcılık kavramlarının ve bu kavramların geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Küresel olarak yaşanan son şok edici gelişmelerin ardından ülkelerin, aniden yeniden nükleer cephaneliklerle ilgilenmeye başladığı belirtilen analizde, özellikle ABD'nin müttefiklerinin yaşadığı güvenlik kaygılarının bu süreci tetiklediğine dikkat çekildi.
Analizde ayrıca; Rusya, ABD ve Çin'in nükleer rekabetinin geleceği ve yeni caydırıcılık çağının dinamiklerine dair öngörülere yer verildi.
İşte Project Syndicate'de yayınlanan analiz:
Soğuk Savaş sırasında, taktik nükleer silahların konuşlandırılmasının ardındaki teori, konvansiyonel ve stratejik kuvvetler arasında bir bağ oluşturacağı yönündeydi.

Eğer konvansiyonel caydırıcılık başarısız olursa, ordular savunmalarını daha düşük verimli nükleer silahlarla destekleyebilecekti. Bu silahların kullanılması çatışmayı sona erdirmezse, savaş stratejik saldırıya dönüşecek ve bu da tam bir yıkımla sonuçlanacaktı.
Neredeyse yarım yüzyıl boyunca bu kabataslak teori test edilmeden kaldı.
Ancak Batı'nın aksine, Sovyet doktrini taktik nükleer silahları savaş silahları olarak görüyor ve çatışmanın nükleer düzeye tırmanması halinde güçlü bir şekilde kullanılmasını öngörüyordu.
Buna karşılık, NATO ve Amerikan kuvvetleri ile Güney Kore gibi diğer bölgelerde konuşlandırılan nükleer silahlarla desteklenen müttefik birlikler, taktik nükleer silahları konvansiyonel kuvvetleri destekleyecek gerçek bir savaş aracı olarak kullanmak için gerçekçi doktrin ve pratik planlar geliştirmekte zorlandılar.

Bu arada, konuşlandırılan taktik nükleer kuvvetlerin maliyet ve risklerinin hiç de önemsiz olmadığı, desteklemesi ve güçlendirmesi beklenen konvansiyonel kuvvetlerle kaynaklar için rekabet ettiği ortaya çıktı.
Konvansiyonel savaş gücüne ucuz bir alternatif olmak yerine, taktik nükleer silahlar taşınması gereken bir başka pahalı bütçe yükü haline geldi.
Geçmişe dönüş
Küresel olarak yaşanan son şok edici gelişmelerin ardından ülkeler, aniden yeniden butik nükleer cephaneliklerle ilgilenmeye başladı.

ABD, Rusya ve Çin ile artan stratejik nükleer rekabetle karşı karşıya ve Pekin'in nükleer cephaneliğinin genişlemesi dramatik ve endişe verici boyutlara ulaştı.
Çin'in cephaneliği yakın zamanda, muhtemelen Washington ya da Moskova'nın silahlarına eşit olacak ve belki de onları aşacak.
Dahası, üç gücün stoklarını sınırlandırmaya yönelik görüşmelerinin, gerçekten önemli geri adımlarla sonuçlanması ihtimali son derece düşük.
Soğuk Savaş döneminde sorulan “Washington, müttefik bir şehri kurtarmak için New York'a nükleer saldırıya yol açabilecek bir çatışmayı göze alır mı?” sorusu geri döndü ve bazılarını kendi nükleer caydırıcı güçlerine ihtiyaç duyduklarını düşünmeye ya da Avrupa örneğinde olduğu gibi, Fransa ve İngiltere'nin çok sınırlı nükleer cephaneliklerine güvenmeye yöneldi.

Avrupa ve Güney Kore'nin sınırlarındaki düşmanlara karşı güçlü bir caydırıcılığa ihtiyaç duyduklarına şüphe yok.
Ancak ABD'nin sağladığı stratejik şemsiyeyi kopyalamaya çalışmak çok tehlikeli bir dünyayı beraberinde getirebilir.
Stratejik caydırıcılığın geleceği
Yaşanan son gelişmelerin ardından, müttefiklerinin Amerikan stratejik caydırıcılığına güvenemeyeceğini görmüş olması muhtemel.
Dahası ABD, özellikle de mevcut yönetim, füze savunmasını geliştirme ve genişletme konusunda kararlı ancak bunu sadece kendi çıkarları için yapmak istiyor.

Hatta Trump “Amerika üzerinde bir Demir Kubbe” inşa edilmesi çağrısında bulundu ve buna ek olarak, düşmanların stratejik nükleer silahların ve füze savunma sistemlerinin kapasitesini zayıflatmak için ABD'nin uzaydaki askeri gücünü arttırmayı hedefliyor.
Avrupa başta olmak üzere çok sayıda ülke bu gelişmelerin gölgesinde kalmaktan korkuyor. Ancak şunu bilmeliler ki; taktik nükleer silahlar nüfus merkezlerini ve altyapıyı yok etmek için kullanılabilse de, bu konvansiyonel silahlarla daha kolay yapılabilir.
Aslında, Soğuk Savaş döneminin aksine, modern ordular daha fazla derinlikte daha hassas bir şekilde yıkıcı saldırılar gerçekleştirme konusunda çok daha fazla kabiliyete sahip.

Ama ne olursa olsun, tüm bu gelişmelerin ardından yeni küresel düzende, stratejik caydırıcılığın geleceği tam bir nükleer güce sahip olmak olarak görülmeye başlandı.
Diğer yandan son çatışmalar, nükleer ve taktik nükleer silahların pratik savaş araçları olmadığını bir kez daha teyit etse de, caydırıcılık konusunda büyük bir etkiye sahip olduğunu da ortaya koydu.
Kaynak:
GDH Haber

The Guardian: Trump ve Netanyahu, İran'a saldırı için zemin mi hazırlıyor?

The Economist: Trump'ın politikaları ve küresel mafya düzeni

The Australian Strategic Policy Institute: ABD'nin “güç yoluyla barış” stratejisi Ukrayna savaşını bitirebilecek mi?

Project Syndicate: Amerikan yüzyılının sonu ve Asya'nın yükselişi

Çin ve Rusya'dan İran’a destek: Nükleer görüşmeler için yaptırımlar kaldırılmalı

AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas'ın tutumu birlik içerisinde tepkiye neden oldu

UnHerd: Altında yükseliş dolar hegemonyasının sonunu mu işaret ediyor?

Al-Monitor: Trump Türkiye'nin müttefikliğini kaybetmek istemiyor!

Geopolitical Futures: Trump'ın gümrük politikası ABD aleyhine mi dönüyor?

The Conversation: Türkiye küresel krizleri nasıl kendi lehine çeviriyor?

Atlantic Council: Nükleer görüşmelerin geleceği nasıl şekillenecek?

19FortyFive: ABD güçleri Suriye'den tamamen çekilecek mi?

Al Jazeera: İsrail'in Gazze'deki yeni askeri stratejisi nasıl şekilleniyor?

19FortyFive: Trump'ın “büyüklük yaklaşımı” kıyamet senaryosuna mı dönüşecek?

The National Interest: Türkiye Avrupa'nın savunmasında kritik müttefik oldu!
