Asia Times: Avrupa'nın Trump'a karşı hangi kartları var?

Avrupa'nın yeni küresel gerçeklikte İngiltere, Norveç, İsviçre ve Türkiye ile iyi ilişkilere ihtiyacı var. Peki Avrupa, Trump'a karşı hangi kartları kullanabilir?

Son Güncelleme: 20.03.2025 - 21:55

Asia Times: Avrupa'nın Trump'a karşı hangi kartları var?

Kanada merkezli yayın organlarından Asia Times'da ABD ve Avrupa arasında gerilen ilişkilerin geleceğinin ve Avrupa'nın ABD'ye karşı güçlü yanlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Trump'ın Avrupa'ya karşı gerek savunma gerekse de gümrük vergileri ile ekonomik politikalarının Avrupa'ya kendi uzun vadeli çıkarları için ve Amerikalılarla pazarlık yaparken kullanabileceği pek çok kart verdiği belirtilen analizde, Avrupa'nın önümüzdeki günlerde bu konuda adımlar atabileceğine dikkat çekildi.

Analizde ayrıca; Avrupa'nın müttefikleri olan İngiltere, Norveç, İsviçre ve Türkiye ekonomisinin büyüklük olarak neredeyse ABD'ye denk olduğu ve Avrupa'nın artık bu ülkelerle daha yakın ilişkilere girmesi gerektiği belirtildi.

İşte Asia Times'da yayınlanan analiz: 

Donald Trump'ın Avrupa'ya karşı tutumu, her ne kadar tatsız olsa da, en azından bir açıklığa sahip. Amerika'nın tek başına hareket etmesinin daha iyi olacağını düşünüyor ve kendi deyimiyle “tüm kartlara sahip” olacak kadar güçlü olduğunu düşünüyor.

Buna karşılık Avrupa'nın iki büyük avantajı var.

Avrupa'nın Amerika'nın ötesinde başka müttefikleri de var ve İngiltere, Norveç, İsviçre ve Türkiye ekonomisi büyüklük olarak neredeyse ABD'ye denk.

Bu da Avrupa'ya kendi uzun vadeli çıkarları için ve Amerikalılarla pazarlık yaparken kullanabileceği pek çok kart veriyor. 

Aslında kıtanın pazar değeri, Trump'ın yıkıcı gümrük vergisi politikalarının ABD doları üzerindeki etkisi sayesinde yükseliyor.

Son yıllarda ABD para biriminin Avro karşısındaki gücü, ABD'nin zenginliğini abartıyordu ki bu eğilim artık tersine dönüyor.

Yeni duruma nasıl yanıt verileceğini düşünürken, neyin yeni olduğu kadar neyin değişmediğinin de farkına varmak önemlidir. Atlantik'in batısındaki ve Rusya'nın doğusundaki dış çevre kökten değişmiştir. Ancak iç ortam, belki de önemli bir husus dışında, değişmemiştir.

Fransız-Alman işbirliğinin yeniden canlanmasını ve İngiltere'nin bir Avrupa gücü olarak coğrafi kaderine geri dönmesi Avrupa için olumlu gelişmeler olarak ortaya çıkmıştır.

Ancak Avrupa; Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Avusturya ve diğerlerinin iç politikalarının göç ve ekonomik hayal kırıklığına duyulan öfke duygularından derinden etkilenmeye devam ettiğini de kabul etmeli.

Her ne kadar Sir Keir Starmer'in İşçi Partisi hükümeti parlamentoda büyük bir çoğunluk tarafından korunuyor olsa da bu durum İngiltere için de geçerlidir.

Fransa'nın Emmanuel Macron'u gibi zayıflamış bir lider, Almanya'nın Friedrich Merz'i ve İngiltere'nin Starmer'ı gibi yeni seçilmiş liderler, Avrupa'nın savunmasını yeniden inşa etmek ve Ukrayna'yı korumak için acil çözümler bulmak zorunda.

Elbette Avrupa için bu kolay olmayacak.

Starmer, artan savunma harcamalarını finanse etmek için denizaşırı yardımları keserek kabinesindeki bakanlardan birinin istifasına neden oldu ve şimdi de refah harcamalarındaki kesintiler nedeniyle yeni bir kabine isyanıyla karşı karşıya.

Almanya'da Merz, aşırı sağcı Almanya için Alternatif ya da aşırı solcu Linke partilerindeki rakiplerinin popülaritesini arttırmadan savunma ve kamu altyapısı harcamalarını arttırmaya çalışırken benzer sorunlarla karşılaşacak.

Ancak Macron, Merz, Starmer ve komşularının önemli bir avantajı var. Trump'ın Ukrayna'ya yönelik acımasız tutumu ve Avrupa'ya yönelik ticaret savaşı, Rusya'nın kinetik olduğu kadar enformasyon savaşında da giderek daha belirgin hale gelen tehdidiyle birleştiğinde, tüm kıtada vatanseverlik ve milliyetçiliğin anlamını değiştiriyor.

Almanya'daki Almanya için Alternatif (AfD) partisi bu durumu mükemmel bir şekilde ortaya koyuyor. Parti şimdiye kadar sözde milliyetçi olsa da Putin yanlısıydı. Şansölye seçilen Merz artık AfD'ye rahatlıkla Alman karşıtı diye saldırabilir.

Fransa'da Marine le Pen de benzer bir zorlukla karşı karşıya. Rusya ile geçmişteki bağları vatanseverlik karşıtı sayılıyor. Atlantik'in batısındaki ve Rusya'nın doğusundaki dış çevre kökten değişmiş durumda.

İkinci kart ise; Ukrayna'nın Avrupa'nın bugünü ve geleceğindeki merkezi rolüyle ilgili.

Savaşın kendisi kadar, Ukrayna'nın askeri gücü ve deneyimi ile büyüyen, savaşa dayanıklı savunma sanayisi de tüm kıtanın gelecekteki askeri gücü ve güvenliğinin hayati bir parçasını temsil ediyor.

Eğer bir tür barış anlaşması sağlanabilirse, Ukrayna'nın harap olmuş şehirlerinin yeniden inşası ve ekonomisinin entegrasyonu tüm Avrupa'da büyümenin artmasına hizmet edebilir.

Bu da Ukrayna demokrasisinin Rus ve Amerikan manipülasyonuna karşı korunmasını daha da önemli hale getirmektedir.

Üçüncü kart, güçlü bir savunma sanayi potansiyeli olmasıdır. 

Ancak bunun için, Ulusal hükümetlerin savunma ve kamu yatırım programlarının sürdürülebilir, geniş çapta paylaşılan uzun vadeli büyümeyi azami düzeye çıkaracak şekilde yönlendirilmesi gerekmektedir.

Avrupa Komisyonu'nda Ursula von der Leyen'in ikinci başkanlık döneminin gündemi, geçen yıl Mario Draghi ve Enrico Letta'nın liderliğinde hazırlanan AB rekabet gücü ve tek pazara ilişkin raporlardan büyük ölçüde yararlandı.

Bu raporların tavsiyeleri, ulusal engellerin azaltılması ve sınır ötesi entegrasyonun arttırılması yönünde güçlü bir baskı oluşturdu. Unicredit'in Commerzbank'ı devralma teklifini kabul etmesi için Almanya'yı ikna etmekte yaşadığı güçlükler de bu ihtiyacı örnekledi.

Avrupa'nın yeniden canlanmasının ve Trump ile Putin'den gelen tehditlere karşı koymasının önünde bir engel varsa, o da ulusal direncin Avrupa entegrasyonunu engellemesidir. Şimdi en büyük zorluk bu direncin üstesinden nasıl gelineceği olacaktır.

Dördüncü kart olan dış müzakerelerde üstünlük kurabilme potansiyeli ise belki de en önemli karttır. 

Zira; zorbalarla başa çıkmanın tek bir yolu vardır, o da ister gümrük tarifeleri ister askeri sabotaj olsun, sert ve kararlı bir şekilde karşılık vermektir.

Avrupa'nın şu anda Amerika ya da Rusya'dan daha fazla müttefike sahip olduğu gerçeği ortadadır ve bu da müttefiklerle koordinasyon içinde belirli üstünlükler kurabileceği anlamına gelmektedir.

Avrupa'nın; Japonya, Kanada, Tayvan, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın yanı sıra İngiltere, Norveç, İsviçre ve Türkiye gibi yakın ortaklarla birlikte çalışmasının zamanı gelmiştir.

Kaynak:

GDH Haber

etiketler
Avrupa
ABD
Almanya
Fransa
Türkiye
İngiltere
İsveç
İsviçre
Loading Spinner